20 Eylül 2010

Kolay Dogum Icin

"Herseyin dogali, dogaya uygun olani guzeldir" felsefesi dogum icin de gecerli. Her ne kadar TR'ye gelince dogal dogum konusunda "Acaba yapabilir miyim?" diye bir soru isareti kafama yerlesmis olsa da (mahalle baskisi!!); gerek UK'de ogrendiklerim, gerekse kadin bedeninin dogal dogum icin tasarlanmis oldugu gercegi bana bu konuda cesaret vermeye devam ediyor. Yine de kimse bilemez nasil bir dogum olacagini; herseye hazirlikli olmali. Ben sadece hersey yolunda giderse dogal bir dogum istedigimi soyleyebiliyorum.

Tabi hersey "ben dogal bir dogum yapmak istiyorum" demekle bitmiyor. Her ne kadar kadin vucudu bu is icin yaratilmis olsa da ve en iyisini bilse de, beynimizde birikmis bircok yanlis-kirli-saplantili bilgi bu olayi vucudumuza teslim etmemizi zorlastiriyor. Bu nedenle de kafamizdaki yalan-yanlis bilgileri silmek, en azindan bertaraf etmek gerekiyor. Bu da bilgi edinmek, ogrenmek, tekrar etmek yoluyla gerceklesiyor.

Daha sonra yazmayi umdugum konulardan biri olan hipno-dogum (hypnobirthing) olayi bunu gerceklestirmenin yollarindan biri. Ozellikle benim gibi cocuklugunda dogum sirasinda olen kadinlari konu alan Turk filmlerini sikca izlemis ve hamileligin ilk gunlerinden itibaren bu kareler su yuzune cikinca "ben dogumda olecegim" diyerek kojosundan helallik alan biri icin bu tur bir egitimden gecmek sart!!! Bu egitimi TR'de veren egitmen sayisi bir elin parmaklarini gecmiyor ne yazik ki. Sehir olarak da Marmaris ve Istanbul'da konuslanmislar bu egitmenler. Ankara'ya ve diger sehirlere gunubirlik egitimlere geliyor olsalar da bunlarin ne zaman olacagi ve buna katilabileceginizin garantisi de yok. Bu egitmenlerle iletisime gectigimde bana "Bu isin merkezi UK, neden orada almiyorsunuz bu egitimi?" dediklerinde TR'ye gelmeden kojoyla bu egitimi almaya karar verdim. Bu konuyu daha sonra yazmayi dusunuyorum dedigim gibi.

Hipno-dogum egitimi bedenime guvenmemi ve beynimin bilinc bolumunu kapatirsam rahat bir dogum gecirebilecegimi ogretti temel olarak.  Nefes teknikleri-rahatlama teknikleri ve gorselleme yollarini kullanarak bunu saglamak mumkun. Ancak soylemesi yapmasindan daha kolay tabi.

Bunun disinda kaslari acici egzersizler yapmak dogal dogum ve dogum sonrasi icin oldukca etkili. Ben hamileligimin ilk zamanlari duzenli yuruyus yapiyordum, sonra 2. trimester da okul agir basinca yuruyusu biraktim, TR'ye gelince 1-2 ay devam ettim, sonra erken dogum ihtimali ortaya cikinca birakmak durumunda kaldim. Yani cok duzenli bir egzersiz yasantim olmadi. Ama dogum yaklastikca zaten dogumu kolaylastirici hareketlerin sayisi azaliyor. Toplasaniz 5-6 temel hareketi gecmez yapilmasi gerekenler. Pilates topunun uzerinde oturmak, kedi-kopek hareketi (eller ve dizler yerde), comelmek, kalcalari hareket ettirmek, pelvik bolge hareketleri (Kegel egzersizleri) aklima gelenler. Gobek buyudukce daha fazlasini yapamiyorsunuz zaten, en azindan ben yapamadim.

Bunlar simdiye kadar ogrendiklerimdi. En son doktor gorusmemizde epizyotomi (Doğumu kolaylaştırmak ve vajina yırtılmasını önlemek amacıyla vulvanın deliğini genişleten kesitler yapılması) konusu acildiginda doktorum bunu genellikle yaptigini, kendi yapmazsa yirtilma olabilecegini ve bununla bas etmenin daha zor oldugunu soyledi. Genelde ilk dogumlarda daha cok oluyormus bu durum. Bu bilgiyi daha once bilmiyordum. Ilk tepkim "mumkun oldugunca kacinalim" oldu hafif panik icinde :) Doktorum da "olmazsa benim icin de super olur, ben de hic sevmiyorum kesmeyi-dikmeyi ama anatomik yapi ile cok ilgisi var" dedi.

Bu konusmadan sonra epizyotomiyi onlemenin yollari var mi diye arastirmaya basladim. Anladigim kadariyla diger konularda da oldugu gibi bunun da ucu rahatlamaya cikiyor. Ne kadar rahat olursaniz kaslariniz da o kadar gevsiyor ve acilma daha kolay oluyor. Zaten dogum olayinin tamami icin gecerli rahat  olma durumu. Hatta sonrasi icin de :)) Rahatlamak disinda Kegel egzersizleri yapmak da o bolgedeki kaslari guclendirdigi icin onerilen yontemlerden.

Perinal bolge masaji (perine masaji olarak da geciyor- Ingilizcesi perineal message) yeni ogrendigim bir yontem. Amac perine bolgesinin elastikiyetini artirmak. Gebeligin 34. haftasindan sonra uygulanmasi oneriliyor. Ben bunu ogrendigimde 37. haftaya girmistim ama "ne kadar yapilsa kardir" diye dusunerek uygulamaya basladim. Temel olarak parmaklarin badem yagi ya da asitsiz zeytinyagina batirildiktan sonra vajen girisine masaj yapilmasi suretiyle perinal bolgeye esneklik kazandirilmasi, daha dogrusu esnekliginin artirilmasini olarak ozetlenebilir bu masaj. Konuyla ilgili Turkce kaynak pek bulamadim. Surada Eskisehir'de yapilan bir calismayi anlatan bir makale var. Her ne kadar orneklem sayisi az olsa da, bu masaji duzenli olarak yaptiran gebelerde epizyotomi orani %10 olarak, masaj yaptirmayanlarda ise epizyotomi orani %92 olarak gerceklesmis. Ingilizce kaynak ise oldukca fazla bu konuda. Masajin uygulama bicimi konusunda birkac yontem var. Ben kafama gore yapiyorum, ne kadar dogru yapiyorum konusunda hicbir fikrim yok ama dedigim gibi hic yapmamaktan iyidir diyerek devam ediyorum.

Masaj olayina girmek istemeyenler icin ise pratik bir alet gelistirilmis: EPI-NO. Bu alet masaji elle degil de kucuk bir balon yardimiyla yapmayi sagliyor. Vajen girisine yerlestirilen balon (sadece ucte ikisi yerlestiriliyor), pompa yardimiyla sisiriliyor ve o bolgenin esnekligini artirmaya bu sekilde yardimci oluyor. Gebeligin 37. haftasindan itibaren kullanilmasi oneriliyor. Kullananlarin yorumlarina bakilirsa oldukca etkili bir yontem. Buradan ve buradan daha detayli bilgiye ulasabilirsiniz (Ilkinde birkac dil secenegi var, ikincisi Ingilizce). Ne yazik ki TR'de satilmiyor. Aletin UK fiyati yaklasik 90 pound. Yani cok da ucuz bir alet degil! Yine ayni sitelerden aletin gorsellerini ve calisma prensibini inceleyebilirsiniz.

Son olarak dengeli bir beslenme ve ozellikle bol sivi aliminin dokulari esnek tuttugu bilgisini paylasayim. Ozellikle su icmek hem amniyotik sivinin duzenli degismesine hem de hucrelerin yenilenmesi ve elastikiyeti icin onemli.

Bunlar benim bildiklerim ve ogrendiklerim. Hem unutmamak hem de baskalarinin isine yaramasi icin burada paylasiyorum. Allah tum gebelere kolay ve rahat bir dogum kismet etsin :))
DEVAMINI OKU

16 Eylül 2010

İşbaşı

Coook uzun zamandan beri Türkçe klavye kullanmıyordum, yazmak zor geldi şimdi :P


Dün itibariyle iş başı yaptım! Şu anda işyerinden yazıyorum...

İlk günün heyecanı (?!) iki gün önceden kendini gösterdi bedenimde. Hamile olmasam stres olup olmadığımı anlamak bu kadar kolay olmayacaktı sanırım. Ama bedeninizde yaşayan ikinci bir canlı varsa, hissettiğiniz her şeyi direkt olarak size yansıtıyor hal ve hareketleriyle. Gece rahat uyuyamadım, gündüzleri kasılmalar hissettim, yürümekte ve ayakta durmakta zorlandım.

Dün sabah uyandığımda hepsi yok olmuştu ama. Sabah kalkıp güzel bir kahvaltı ettik kojoyla. Sonra aylardır ilk defa pantolon ve kapalı ayakkabı giydim, işe geliyorum diye. Ha bir de makyaj yaptım hafiften, yine aylar sonra. Kojo ile mesai saatlerimiz aynı olduğundan erkenden bırakıldım iş yerine. Tabi erkenden içeri girmedim, parkta biraz oturdum, mesai başlama zamanı içeri girdim.

Hiç özlememişim işyerini. Hiç hem de! Yine de el mahkum, geldim işte. İki yıl aradan sonra herkesi tekrar gördüm. İki yıllık haberleri aldım. Herkesin hayatının ne kadar değiştiğini fark ettim, benimki de dahil! Bazılarını yıllanmış buldum, bazılarını ise hiç değişmemiş.

Gün boyu evrak işleri ile uğraştım: İnsan Kaynakları, Muhasebe, Doktorluk, kendi birimim arasında mekik dokudum resmen. Ve yine anladım ki bürokraside işlemler uzun sürüyor, siz ne kadar çabalasanız da. İllaki bir yerlerde takılıyorsunuz. Neyse, yine de bayağı bir şey hallettim bir günde.

İş çıkışı doktorumun yazdığı “37 haftalık gebedir, artık kanunen çalışamaz” raporunu almaya gittim. Oradan çıktığımda ayaklarımın ayakkabıyı yırtacak kadar şiştiğini fark ettim; artık adım bile atamamaya başlayınca kojoyu arayıp beni almasını istedim. Aksilik bu ya, onun da toplantısı varmış, beni benimle başbaşa bıraktı mecburen. Ben de kendimi ilk gördüğüm yere attım, biraz dinlenmek üzere. Yaklaşık 2 saat yerimden kalkamadım ve de, iyi mi! Birşeyler atıştırdım, kitap okudum ve bu sırada ayaklarımın eski ölçülerine dönmesini umdum. Ama nafile! Kalkarken ayakkabılarımı giymeye çalıştım ama bana en az bir numara küçüktüler J Ben de neden şimdiye kadar düşünemedim diyerek ayakkabıları terliğe çevirdim, arkalarına basmak suretiyle! Veee sonunda bir nebze de olsa rahata erdim J Daha az acıyla otobüs durağına kadar gittim ve otobüse bindim. Eve geldiğimde saat 9’a geliyordu. Hemen arkamdan kojo geldi. İki aç ve yorgun insan olarak birbirimize bakındık önce naapsak diye :P Ben önceliği zavallı ayaklarıma verdim ve kovanın içine tuzlu su hazırlayarak ayaklarımı içine soktum! “Cosss” diye ses çıktı :PPP Kojoya da dolaptaki yemekleri ısıtıp sofra hazırlamak düştü J

Ayaklarımı hissetmeye başlayınca ilk günün yorgunluğu üzerime çöktü bu sefer J O sırada TV’deki bir İran filmi gördüm ve merakımı celbedince sonuna kadar izledim. Hatta önce filmin İran’da geçtiğini anlamadım, sanki Türkçeye benzer bir dil konuşuyorlar gibi geldi. Azerbaycan dedim önce ama sonra olmadığını anladım. Kürtçe mi acaba dedim ama o da değil. Farsça olduğunu anlayınca şaşırdım, ne kadar çok ortak kelimemiz varmış. Altyazı okumadan bazı cümleleri ve neredeyse tüm ünlemleri kolaylıkla anlamak çok şaşırttı beni! Ve İran’a gitmek istedim J)) Bu halimle hala gezme tozma peşindeyim ya, ne diyeyim kendime!
DEVAMINI OKU

5 Eylül 2010

35. Hafta

35. haftasini doldurmus, kocaman bir gebeyim artik :) Bebegimiz benim strese girmem nedeniyle malesef buyuyememis son ayda :( En son 2 kg sinirindaydi kilosu :( Yine stres nedeniyle kilo kontrolunu tamamen biraktim son ay. Ilk gunler bogazimdan lokma gecmiyordu, aklima bile gelmiyordu aclik. Sonraki gunlerse tam tersi bir seyir izlemeye basladim, elime ne gecerse agzima atiyordum, hala da oyle devam ediyorum diyebilirim. Son ay icinde toplam 4 kilo aldim ama bebege giden sadece 50 gr! Yeterli miktarda kan ve oksijen ulasmiyormus yavruya :((( Stres nelere kadir a dostlar!!

Bunu tekrar etmek istemiyorum ama yine stres nedeniyle rahim ici kasilmalar basladi ve erken dogum riskim ortaya cikti. 32. hafta calisma raporu icin tesadufen gittigim bir hastanede karnimin tas  gibi oldugunu, bu durumda rapor falan veremeyeceklerini, erken dogum ihtimalinin yuksek oldugunu soylediklerinde tahmin edersiniz ki soka girdim ve uzuntume uzuntu ekledim!! Birkac gun sonra doktor kontrolune gittigimde yaklasik 10 dk suren ultrason boyunca iki buyuk kasilmayi goren ve bu nedenle ultrasona dogru durust bakamayan doktorum bir an once aklimi basima toplamam gerektigini, bebegin herseyden daha onemli oldugunu soyleyince gozlerimdeki ve kulaklarimdaki perde kalkti sanki! Bebek henuz cok kucuk ve erken gelmesini tabi ki istemiyorum. Daha durmali icimde. Daha buyumeli. Daha erken.

Bebegin erken gelme ihtimaline karsi akcigerlerinin gelismis olmasi icin 4 doz igne yedim. Bir de normalde kalp ilaci olarak kullanilan ama rahim ici kasilmalarda da etkili bir ilaca basladim. Onun disinda da devamli istirahat, bol bol sivi ve kafami rahatlatmam gerekliligi recetenin en basinda yer aliyor. Gecen haftadan beri iki kez NSTye girdim. Ilkinde kasilmalar devam ediyordu. Ikincisi biraz daha iyi cikti ama bebek pek hareketli degildi zaten. Haftaya bir NSTye daha girecegim.

Aldigim kilolari artik bedenim kaldiramiyor, limiti coktan asmis olmaliyim. Ama dedigim gibi artik cetele tutmuyorum, onemli olan bebegimin buyumesi ve erken gelmemesi. Hantallasan bedenime bir de buyuyen gobegim ve yercekimi etkisi de eklenince uzun sure ayakta kalmam namumkun hale geldi, maksimum 10 dk durabiliyorum ayakta. Hal boyle olunca evde yemek ya da temizlik yapmam da pek olasi olmuyor artik. Egilmek, dogrulmak da cok zorlasti.

Stres yaratan unsurlar hala gecerliligini korumaya devam ediyor. Elimden geleni yapiyorum ve bol bol dua ediyorum.

Butun bir yaz nasil gecti aklim almiyor. Yerlesme telasi, sicaklarla bas etmece, tez yazmaca, doktor bulmaca, hastane karar vermece, bebegin eksiklerini tamamlamaca, sicaklarla bas etmece, duldulu degistirmece, kojoya is bulmaca (bu konuda pek birsey yapmadim ama stresi yeter zaten), alinan kotu haberlerle bas etmece sanirim TRye geldigimizden beri yasadiklarimizin ozet kelimeleri... Yine de cok hizli gecti! Hele Ramazandan hicbir sey anlamadim. Oruc tutmayinca cok anlamli gelemedi malesef bana. O da geldi geciyor bile. Etrafta herkes bayram tatilinde bir yerlere gidiyor. Biz mecbur Ankarayi bekleyecegiz. Zaten tuvalet ve yemek olayi olmadan bir saatten fazla dayanamiyorum :))

Gece uyanmalar da son hizla basladi ve devam ediyor. Zaten artik uzun sure derin ve uzun uykular yok sanirim. Gece sahura kadar oturan kojodan nobeti ben devraliyorum genelde. Bazen televizyona bakiyorum aptal aptal, bazen bilgisayarin basinda oturuyorum, ama mutlaka birseyler atistiriyorum. Uzun sure ayakta olmasam bile gece en az iki kere tuvalete kalkiyorum.

Resim, National Galleries of Scotland'dan. William McTaggart'n 1864'te yaptigi Spring (Ilkbahar) adli tablo. O kadar muze gezdim ama hayatimda ilk defa begendigim tablolarin kartpostallarini burada, Edinburgh'da, aldim. Bunu da not dusmus olayim.
DEVAMINI OKU

SOSYAL AĞLAR


İZLEYENLER

Blog Arşivi

HER GÜN MUTLAKA

NE ARADINIZ, YARDIMCI OLALIM?

Kişisel Blog

Copyright © Benden ve Bizden | Powered by Blogger
Design by Lizard Themes | Blogger Theme by Lasantha - PremiumBloggerTemplates.com