30 Nisan 2012

Hırvatistan'ın Başkenti Zagreb




Hırvatistan yeşil, yeşil, yemyeşil bir ülke. Dağlar, tepeler, yollar hep yeşil. O nedenle bu ülkeyi gezmek için en güzel yol araba kiralamak.



Başkent Zagreb'in nüfusu 1.2 milyon. Sokaklar sakin, insanlar sakin, doğa sakin. Trafikte korna sesi duymak oldukça zor. İnsanlar rahat ve anlayışlı. Mutlular gördüğüm kadarıyla.


Zagreb, Gornji grad (Upper Town-Yukarı Şehir) ve Donji grad (Lower town-Aşağı Şehir) olmak üzere iki bölüme ayrılmış. Turistik bölüm Gornji Grad. Merkezi ise Jelacic Meydanı. Meydanda at üzerinde asker Josip Jelačić'in heykeli bulunuyor. Meydanda biz kaldığımız sürece Slovenya tanıtım günleri vardı. Slovenya yemekleri tadıp Slovenya müziği dinledik doya doya. Bana Slovenya t-shirt'ü verdiler :) Bambino'ya da uçan balon. Bambino koluna bağlatmak istemediği için dakikası içinde havaya gitti ne yazık ki. 







Şehrin katedrali ve pazarı ise meydanın hemen üstündeki sokakta. Bu bölümdeki sokaklar genelde trafiğe kapalı. Sağlı sollu kafeler ve restoranlarla dolu. Sokaklarda kaybolup genelde Bambinonun arkasından gittik. O nereye dönerse biz de oraya :) Trafiğe kapalı olduğu için özgürce dolaşmasına izin verdiğimiz Bambino bu haline öyle bir alıştı ki! Sokak çocuğu oldu resmen. Eve sokmakta oldukça zorlandık her defasında. 









Çatısı mozaik armalarla kaplı bu kilise St Mark Kilisesi. Gerçekten çok etkileyiciydi.














Katedralin önünde Meryem Ana ve Aziz heykelleri var.








Son gün tekrar Zagreb'e döndük ve bu defa Orta ve Doğu Avrupa'nın en eski parkı olan Maksimir Park'a gittik. Parkın içindeki Hayvanat Bahçesi Bambino'nun ilk hayvanat bahçesi deneyimi oldu. Ben ve kojo bu yerleri pek sevmiyoruz, ne olursa olsun buraların hayvanlara zulüm olduğunu düşünüyoruz. Kafesin ardındaki çitalar, aslanlar, filler doğal yaşamlarından uzaklaşmış durumdalar ve onları o halde görmek bizi üzüyor. Ancak Zagreb'deki hayvanat bahçesinin koşullarının pek çok ülkeye göre daha iyi olduğunu okuduğumuz için "İlla gidecekse burada gitsin bari" diye düşünerek Bambino ile hayvanat bahçesine girdik. Bambino en çok ayı, köstebek ve suda yüzen iki kunduzu seyretti. Geri kalan zamanda ise anneleriyle gezen iki ablanın peşinden koştu durdu.

Not: Bambino ile gezince fotoğraflar ancak anı olsun diye çekilebildi. Sanatsal çalışmalar, doğru ışık ve açıyı yakalamak gibi bir kaygımız olmadı. Kendimizin olduğu fotoların neredeyse hepsi doğal halimizde çekildi :)
DEVAMINI OKU

27 Nisan 2012

Gittim Gördüm Geldim


8 günlük seyahatimiz dün akşam itibariyle sona erdi.
Güzel bir gezi oldu.
Bambino ile gezmek çok keyifliydi.


Bebekli anneler ve babalar, bebeğinizi sakın geride bırakmayın. "O anlamaz" demeyin. Öyle güzel deneyimler kazanıyorlar ki! Bilinçaltlarına işliyor bir kere. Hem en önemlisi onlar size nerede olursanız olun sizinle birlikte olmak istiyorlar, hatta tek istedikleri bu! Onu kendinizden mahrum etmeyin 3 gün kafa dinleyeceğim diye.
Evet, sosyal içerikli mesajımı verdikten sonra gezi programımızı yazmakla başlıyorum yazı dizime :)

1. gün: Ankara-İstanbul-Hırvatistan'ın başkenti Zagreb. Geceleme Zagreb'de.
2. gün: Şurada "Buraya gitmek istiyorum" diye yanıp tutuştuğum yer olan Plitvice Gölleri. Geceleme Zagreb'de.
3. gün: Trogir-Split. Geceleme Split'te.
4. gün: Brac Adası-Split-Dubrovnik. Geceleme Dubrovnik'te.
5. gün: Dubrovnik. Geceleme Dubrovnik'te.
6. gün: Mostar-Saraybosna. Geceleme Saraybosna'da.
7. gün: Zagreb'e dönüş. Geceleme Zagreb'de.
8. gün: İstanbul üzerinden Ankara'ya dönüş.


İlk fotoğraflar Zagreb'de kaldığımız Zigzag Apartments'dan. Merkezin ortasında, yüksek tavanlı, zevkli döşenmiş bir apartman dairesi burası. Öyle rahat ettik ki, gidenlere tavsiye ediyorum. Tom adlı oldukça yardımsever bir ev sahibimiz vardı. Son gün asansör bozulduğu için bütün valizlerimizi 3. kata taşımakla kalmadı, bu nedenle fiyatta indirim bile yaptı.


Bambino ile uçak yolculukları genelde uyuyarak geçti. Uyumadığı zamanlarda herşeyi keşfetti, en ufak düğmeden uçaktaki yolculara kadar herşeye meraklandı.


Puset götürmekle hata etmişim. Belki pusetinde uyur rahat ederiz demiştik ama puset bize resmen yük oldu. Özellikle Plitvice Göllerinde bize çok zorluk oldu pusetle gezmek. 8 gün içinde toplasan 2 saat binmemiştir. Bir dahakine sadece sling götüreceğim.


Sırada Zagreb şehri var.
DEVAMINI OKU

18 Nisan 2012

Bize Müsaade


Geçen Çarşamba gecesi başlayan burun akıntısı ve ateş ile birlikte bir haftadır hasta olan Bambinonun sağlık durumu fiziksel olarak iyiye gidiyor.

Ancak Pazartesi gecesi kojonun iş nedeniyle gitmesini psikolojik olarak sindiremeyen Bambino, gecelerini oyun oynayarak geçirmeye başladı. Uykuyu unutan Bambino kendini olduğu kadar annesi ve anneannesini de şaşkaloz etmiş durumda.

Yarın sabah çıkacağımız gezimizin lojistik hazırlıklarını yorgunluk, uykusuzluk ve Bambinonun uyanık kaldığı zamanlarda devamlı kucağımda olmak istemesi nedenleriyle henüz gerçekleştiremedim.

Bugün gece de uyumayacağımızı öngörerek valiz hazırıkları sırasında pek çok şeyi unutacağımı düşünüyorum ciddi ciddi.

Üstelik kojonun yokluğunda Bambino ile eşya taşıma, uçak yolculuğu, bilmediğimiz diyarlarda ulaşım, iletişim, düzen kurma gibi şeylerin sorumluluğunu düşündükçe geriliyorum. Yüzümdeki sivilceler anlatıyor yeterince.

Çocuksuz zamanlardaki gibi hareketli bir gezi olmayacağını biliyorum. Bu konuda beklentim yok. Bambinonun da şimdikinden daha fazla huzursuz olacağını ummuyorum (ummalı mıyım yoksa?) Tek dileğim bunca yorgunluğun üzerine hasta olmadan gidip gelebilmek. Zaten uykusuzluk nedeniyle gideceğime sevinemiyorum bile. Gözümün önünde yastık yorganlar uçuşuyor :P

Yine de gidiyor olmak güzel. Hava değişikliği iyi gelecek umarım hepimize.
Ve yine umarım ki Bambino annesine çekmiştir ve gezmeyi annesi kadar çok sever.

İyi haberler ve güzel anılarla geri dönmek üzere. Sağlıcakla kalın, hürmetler!
DEVAMINI OKU

12 Nisan 2012

Naomi Aldort İstanbul'da


Bu yazımda annelik hikayemin ikinci bölümünü yazmıştım. Naomi Aldort'la tanıştığımda içimdeki dürtülerin ve güdülerin ne kadar doğru ve yerinde olduğunu anladığımdan bahsetmiştim.

Çocuğun iç kılavuzunun zamanı geldiğinde herşeyi öğreneceği ve yapacağına inancım tamdı, Naomi bunu destekliyordu ve kendi çocuklarından örnekler veriyordu. Üç çocuğunu da böyle yetiştirmişti ve şimdi hepsi başarılı birer yetişkindi. Kitabının Türkçeye çevrilmiş olmasına çok sevinmiştim. Hemen alıp okudum, okuttum. İçimden gelen şekilde yaptığım bu anneliğin adı "Doğal Annelik"ti ve tamamen doğruydu benim için, bizim için.

Halen bu yolda ilerlemeye çalışıyorum. Kitaplara bağlı kalmadan, içimden geldiği gibi, doğal bir şekilde.

Naomi'nin Türkiye'ye geliyor olması çok büyük bir fırsat. Her ne kadar seminerleri ücretli olsa da buna kat be kat değer diye düşünüyorum. İmkanı olan varsa mutlaka katılsın, feyz alsın. İstanbullular ne şanslısınız.

Gidemezseniz kitabını edinin. D&R internet sitesinde sadece 10 TL. Buradan bakabilirsiniz.

Programın içeriği ve tanıtımı şu şekilde:


20-21 Nisan 2012
Çocuğunla Çatışmaya Son, 20 Nisan, 18.30-21.30 Cihangir Yoga, Cihangir
Övgü ve Ödülün Bedeli, 21 Nisan, 9.30-12.30 Cihangir Yoga İstinye
Çocuğunla Çatışmaya Son!
Neden oğlum/kızım öfke nöbeti geçiriyor, bana vuruyor, beni dinlemiyor?
Bunun çözümü, çocuğun davranışını düzeltmeye; onu durdurmaya çalışmak yerine o davranışın altında yatan asıl niyeti öğrenmektir. Asıl niyeti anlaşıldığında çocuk o davranışı sürdürmeye daha fazla ihtiyaç duymaz. İşte o zaman hep hayalini kurduğunuz o uslu çocuğa kavuşursunuz; hem de sizden korktuğu için değil, kendi özgür iradesiyle uslu olmaya karar vermiştir.
Seminerin bir bölümü soru-cevap kısmına ayrılmıştır; uyku/yatak rutinleri, saldırganlık, kardeş kavgası, karşı gelme, üstünü giyinmeme, yemek yememe gibi konularda edineceğiniz bu yeni bilgileri nasıl hayata geçireceğinizi konuşacağız. Bebek bekleyen ya da yeni doğum yapmış ebeveynlerin ağlama ve beraber uyuma sorularına da ayrıca değinilecektir.
Kimler için:  Ebeveynler, çocuklarla çalışan eğitimciler, psikologlar, öğretmenler, hamileler ve hamile ile çalışanlar, çocuk doktorları
Tarih: 20 Nisan 2012 Cuma, 18.30 – 21.30
Ücret: 220TL (nakit ödemede ve eş için %10 indirim)
Yer: Cihangir Yoga, Cihangir
Tercüme: Tercüme yapılacaktır
Bilgi ve kayıt için: info@cihangiryoga.com
Tel : +90 (0) 530-8262155, +90 (0) 212-2771190

Övgü ve Ödülün Bedeli!
Bu seminerde; “Aferin, harikasın, müthişsin” gibi destekleyici olduğunu sandığımız övgü kelimelerinin aslında çocuğun özsaygısı üzerinde ne denli olumsuz etkileri olabileceğini ortaya koyacağız; çocuklarımızı teşvik etmek, cesaretlendirmek istediğimizde farklı olarak neler yapabileceğimizi göreceğiz.
Övgü ve ödüle bağımlı olmayan çocukların ayağı yere daha sağlam basar; daha bağımsız, daha özgüvenli olurlar. “Hakkımda ne düşünecekler, sevilecek miyim?” gibi kaygılardan özgür olarak büyüyebilirler.
Anne baba olarak, kendine güvenen; dışarıdan gelen onaylamalara bağımlı olmayan, çocuklar yetiştirmek için onları nasıl destekleyebileceğimizi öğreneceğiz.
Kimler için: Ebeveynler, hamileler, çocuklarla çalışan eğitimciler, psikologlar, öğretmenler
Tarih: 21 Nisan 2012 Cumartesi, 09.30 – 12.30
Yer: Cihangir Yoga, İstinye
Ücret: 220TL ( nakit ödemede ve eş için %10 indirim)
Tercüme: Tercüme yapılacaktır
Bilgi ve kayıt için: info@cihangiryoga.com
Tel : +90 (0) 530-8262155, +90 (0) 212-2771190
Önemli Not: Kontenjan sınırlı olduğu için kayıtlar başvuru sırasına göre yapılacak. Kesin kayıt için ödemenin yapılmış olması şarttır.
Özel Seans: Naomi Aldort sadece 19 Nisan akşam saatleri (Cihangir Stüdyoda) ve 21 Nisan öğle saatlerinde ( İstinye stüdyoda) özel seans verecektir.
Seans ücretleri ve rezervasyon için aşağıdaki numaralardan bize ulaşabilirsiniz
Tel : +90 (0) 530-8262155, +90 (0) 212-2771190
Naomi Aldort Kimdir?
“Ebeveyn çocuğunu zeki diye algılarsa, çocuğun kendini tecrübesi de zeki olur. Ebeveyn çocuğu ile olmaktan keyif alırsa, o da kendi ile olmaktan keyif alır. Eğer ebeveyn ona ilgi gösterir, onla neşe duyar ve onu severse; çocukta kendini ilginç, neşe veren, ve sevilen biri olarak algılar. Onların kendilerini tanıma tecrübesi, bizim onlarla olan ilişkilerimizde saklı.”                                          
Çocuğunuzla Birlikte Büyümek (Doğan Kitap-Anne Baba Akademisi) adlı kitabın yazarıdır. Doğal Ebeveynlik konusunun önde gelen eğitimcilerinden biridir. Dünyanın dört bir yanından ebeveynler bireysel seanslar almanın yansıra atölye çalışmalarına ve eğitimlerine katılarak ona başvurmaktadır. Makaleleri dünya çapında yenilikçi ebeveynlik dergilerinde yer alır. Naomi Aldort evli ve üç çocuk annesidir.
www.aldort.com adlı kendi sitesinden daha detaylı bilgi alabilirsiniz.
Foto: Naomi Aldort ve 2 oğlu. Kaynak
DEVAMINI OKU

10 Nisan 2012

Dolu Dolu Haftasonu


Dolu dolu bir haftasonundan sonra dolu dolu bir iş yaşamına başladım bu hafta.

Cuma akşamı kojonun bir arkadaşı ve 2,5 yaşındaki oğulları geldi bize. Bambino oyuncaklarını paylaşmak konusunda pek cömert davranmadı. Galiba "Herşey benim" dönemine girdi bizimki. Arkadaşının elinde ne varsa almak istedi. Hepsi onun olsun istedi. Abisi birşeyi eline alınca ağlamaya başladı, "Dokunmasın benim eşyalarıma" diye ağladı. Neyseki bir süre sonra biraz daha alıştı ortama. Daha da güzeli gelen teyze ve amcayı sevdi, onların elinden tutup birşeyler yaptırmak istedi. Onlarla sohbet etti. Getirdikleri hediyeyi hemen oracıkta giydi ve sevdiğini belirtti. Ortam gayet keyifliydi. Uyku saati gecikti haliyle ama 21:30 gibi uyutmaya götürdüm (daha önce götürsem daha iyiymiş, ben uyumaz diye hiç oralı olmamıştım. Halbuki kuzum tıpış tıpış gitti yatağına ve uyudu).

Cumartesi sabahı Nurturia'nın 23 Nisan çekilişinde Bambinoya çıkan kardeşe hediyesini göndermek üzere kargoya gittik önce. Tam Bambinoluk orası! Mavi mavi kamyonlar, onlarca değişik renk ve boyutta kutu, tekerlekli taşıma arabaları, bir sürü abi ve abla. Tam bir cennet :) Ben işimi hallederken Bambino da etrafı incledi bol bol.

Oradan Kuğulu Park'a geçtik. Bambino kuğulara, ördeklere ve kuşlara ekmek attı. Simitini paylaştı onlarla. Bazı parçaları ise attığı yerden alıp ağzına atıverdi kaşla göz arasında. Biz de kojoyla evden götürdüğümüz termos çayımızı içip simidimizi yedik. Sabahın nispeten tenha ve serin saatlerinde keyif yaptık parkta.

Sonra bir arkadaşın alerji tanısı konan oğluna bizdeki kremden vermek üzere yola çıktık. Kremi verdik, benim rutin endokrin kontrolüme gittik. Bambino arabada uyurken ben rahatça doktora girdim çıktım.


Sonra ailemizin en sevdiği yerlerden biri olan Sanayi'deki Üst.ün.el Köftecisi'ne uğradık. Masanın üzerine atıyorlar yeşillikleri, bol limon, közde pişmiş sarımsak, domates ve soğan eşliğinde ekmek arası köfte yiyorsunuz. Yazarken bile ağzım sulandı :) Nam nam nam; Bambinonun deyişiyle :)

Biz yerken Bambino kısa bir süre çocuk koltuğunda oturdu, sonra sıkılıp dışardaki arabalara bakmak istedi. Sanayide araba modeli çooook! Dakikalarca araba izledik oğlanla. İçeri girmek istemedi, haliyle ben de giremedim. Yine de güzel oldu, doyduk ailecek.

Oradan ayrılıp başka bir arkadaşa bebek ve ev görmeye gittik. 2 yaşındaki abla ile 4 aylık bebek kardeşe Bambinonun ilgisi büyüktü. Ablayı öyle çok sevdi ki, gidip gidip omzuna başını yasladı, mutluluk sesleri çıkardı :) Sandığımızdan daha uzun süre oturduk. Bambino oyuncaklarla oynadı, ablasının yanından ayrılmadı, evdeki babannenin kucağına oturup kitap okuttu. Yine her zamanki gibi bütün oyuncaklar Bambinonundu, ablasına hiçbir şey vermek istemedi. Ev sahiplerinin Bambinoya verdiği Caillou bebeği hediyesi ise çok hoşuna gitti. Eve getirip devamlı cebinde taşıdı bebeğini :) Ne zamandır ifadesiz bebek almak istiyordum oğlana, Waldorf bebekleri çok pahalıydı. Bu Caillou bebeği ise küçük, taşıması kolay ve ifadesiz bakıyor (gülmüyor ama ağlamıyor da). Tam istediğim gibi.

Oradan ayrıldıktan sonra eve gitmek istemedik ve anneanne ve dedeye gidelim dedik. Ancak Bambinonun banyo yapması gerektiği için çok oturmadık. Annem ve kardeşim çatı katını temizlemişler, benim üniversite ve dersane defter ve kitaplarımı çıkarmışlar. Ben de atılacakları ayırdım, kitapları da bir üniversite öğrencisine vermek üzere torbaladım. Haftasonu teslim edeceğim inşallah.

Eve gidip Bambinoyu yıkadık ve biraz oyun oynadıktan sonra yatağın yolunu tuttuk.

Pazar sabahı her zamanki gibi 7'de kalktık. Kahvaltıdan sonra bir meyve fidanlığına gittik. Bambino için yine bir cennetti orası. Bol bol ağaçlara baktı, toprakla oynadı. Yolun kenarındaki iş makinesine çıktı ve uzun süre yukarıdan yolu izledi. Gelen kamyonlara ve otobüslere baktı.

Oradan ayrılıp pazara gittik. Çayyolu organik pazarı her pazar günü kuruluyor. Bambino uyurken ben de alışveriş yaptım. Eşyaları eve bıraktık ve yola devam ettik.

8 Nisan 2012 Pazar günü (not düşeyim dedim) Bambino ilk tiyatrosuna gitti sevgili okur :) Pembe Kurbağa Sahnesi'nde "Şık Şık Şıkırdak" adlı oyuna bilet almıştım haftaiçi. Sezonun son oyunu olduğu için alayım dedim, yoksa biraz daha beklemeyi düşünüyordum. Müzikli kukla oyunu 0-3 yaşa hitap ediyormuş. İçerisi kalabalıktı. Bambino herkesi inceledi. Önde oturan bir kardeşin elindeki arabaları görünce ağlamaya başladı! İlla onun olacakmış arabalar, o kardeş oynamasınmış. Sonunda o kardeşin bir arabasını aldık, ona da bizim arabamızı verdik. Elimizde araba ile en öndeki minderlere oturmak istedi Bambino. Beraber aşağı indik. Tepedeki renkli yanar döner ışıkları epey inceledi bizimki. O sırada ışıklar kapandı ve sahne açıldı. Işıklar gittiği için bizimkinin keyfi kaçtı. Biraz müzik dinledi, biraz sahnedeki amcaya baktı ve sonunda "Didli, didli" diyerek beni dışarı çıkardı. Ben de hiç ısrar etmedim. İsteğini öyle güzel anlatıyor ki, kalmak istese zaten oturur izlerdi. "Gidelim" dedikten sonra direkt çıktım dışarı. "Baba içeride kaldı, söyleyelim o da gelsin" diyerek içeri yöneldim tekrar ama Bambino gayet net bir şekilde dış kapıyı göstererek çıkmak istedi. Neyse babaya hemen haber verdik ve apar topar çıktık dışarı. Tiyatro maceramız böylece başladı ve bitti :) Bambino sakin bir çocuk, yüksek ses onu rahatsız ediyor. Sanırım bu nedenle kalmak istemedi içeride. Ben de bunu tahmin ettim ve hiç ısrar etmedim.

Tiyatrodan çıktıktan sonra eve döndük. Hepimiz erken saatte güne başlayıp bunca aktivite yaptıktan sonra yorulmuşuz. Yatıp 1 saat kadar uyuduk. Üstelik Bambinonun uyku saati olmamasına rağmen!


Uyanınca ODTÜ'de arkadaşlarımızla buluşmaya gittik. 2 yaşındaki abimiz ve onun 7 yaşındaki ikiz kuzenleri ile vakit geçirdik. Gerçi Bambino daha çok tenis oynayanlarla ilgilendi ve devamlı topları takip etti. Tel örgünün dibinden uzun bir süre ayrılmadı. O kadar kalabalık olmasına rağmen yanında ben olmadan rahatça takıldı. Takılmak istedi. "Ben burada oturuyorum teyzelerle" dedim ve yerime oturdum. O istediği zaman yanıma geldi. Bazen beni bir yerlere götürdü, bazen gelip su içti geri gitti. Orada anladım Bambinonun büyüdüğünü. Hiçbir şey yapmamıştım ama yine de gurur duydum ilginç bir şekilde. Kendime pay çıkarmak istemiyorum, sonuçta Bambino kendi kişilik özelliklerini sergiliyor. Ona öğrettiğim hiç bir şey yok. Sadece onu gözetiyorum. Büyümüş olduğunu görmek sevindiriyor beni. İlginç işte...

Havanın güzel olmasını fırsat bilenler ODTÜ'deydi torun torba :) köpekler, bebekler, arkadaşlar, büyükler, herkes güzel havadan payını almak için dışarıdaydı. Bambino arada bir masalara gidip birini elinden tutup bir yerlere götürmek istedi. Masanın birine de beni götürdü. Masadakilerden biri "İşte bakın, muzu kabuğuyla yiyen bebek bu işte!" dedi :)))


Yine "kirlenmek güzeldir" pozundaydı Bambino. Kendi seçtiği üzeri lekeli kıyafeti giymek istemesi ile başladı herşey. Sonra ilk defa yiyip çok sevdiği çilek lekeleri eklendi üzerine. Üstüne evden hazırlayıp götürdüğüm pekmezli su, yani çay lekeleri geldi. Üzerine toprak, çimen vs. de eklenince tam oldu. Kim bilir neler demişlerdir :)

Vallahi yazmaktan ben yoruldum ama haftasonu daha bitmedi :) ODTÜ'den ayrılıp anneannelere gittik. Bahçeye indik hemen. Toprağı çapaladık, birşeyler diktik, yağmurda ıslandık, dalları budadık, çalıştık da çalıştık. Sonra da bir güzel yemek yedik.

Eve gelince Bambino "Kapıyı ben açacağım" diye ısrar etti. Ben de kırmadım kendisini. Yaklaşık 10 dakika apartman kapısını açmak için uğraştı. Ben de bekledim yanında. Sonunda yorulup anahtarı yere attı ve yanıma geldi minnoş :) (Bu ara kilit açmaya çok meraklı)

Eve geldiğimizde yorgunluktan hemen uyuduk hep birlikte.

Pazartesi sabahını ise ne siz sorun ne ben anlatayım :((
DEVAMINI OKU

4 Nisan 2012

Bambino 18 Aylık


Bambino bugün itibariyle 1,5 yaşında sevgili blog!

Zaman geçip gidiyor, doğan büyüyor işte.

Bu sabah oğluşum bana büyümüş, serpilmiş küçük bir adam olarak göründü. Yüz hatları belirginleşmiş, boyu uzamış, tam bir birey olarak karşımdaydı. İstekleri belirgin, sevdikleri-sevmedikleri olan, hislerini sonuna kadar belli eden bir birey.


İşe başladığımdan beri yaptığım "part-time" annelikle birlikte daha çok fark ediyorum büyüdüğünü. Akşam eve gelince o gün yaptığı şeyleri bana gösterirken, bakıcı teyzesini hiç ummadığım zamanlarda taklit ederken anlıyorum yeni birşeyler öğrenmiş olduğunu. Akşamları mutfak tezgahına çıkıp bakıcı teyzesi gibi bulaşık yıkamak istemesi ya da süpürgeyi alıp yerleri süpürmeye başlaması bana gününün nasıl geçtiğini anlatıyor.

"Sevmek" fiilini öyle güzel anlıyor ve anlatıyor ki.. Başını sol omzuna doğru yatırıyor bir şeyi sevdiğini göstermek için. İnşallah hep böyle kalırsın oğlum. Temiz, masum, içi-dışı bir.


Konuşma konusunda inanılmaz çaba gösteriyor. Bir ya da iki hece söyleyebiliyor. Bir de sıklıkla bizim anlamadığımız bir dilde konuşuyor yüksek sesle: Bo-gu, di-ji, şı-ya gibi alıştırmalar yapıyor. Dünden beri "gö-düm (gördüm)" demeye başlamış ama ben henüz duymadım.

ditti-gitti

del-gel

alkis-alkış

hav-köpek

mi-av - kedi

beeeeaaa (titreşimli) - koyun

vak - ördek

di-jii - gidelim (elimden tutup götürmeye çalıştığında)

mu- muz

aa-va -ayva

ap - elma (bunu İngilizce söylüyor :P )

anne - anne

deze - teyze

al-ba - babasının adını söylüyor :)

Babasına baba demek yerine ismini söylemeyi tercih ediyor kerata :) Onu dengi görüyor sanırım :)

Uykuları biraz daha uzadı ancak hala 3-4 kere kalkıyor geceleri.

Alerjiler aynen devam.

Kilosu 10'u geçti. Boyu 80 cm'e yaklaştı tahminim.

Dışarı çıkmayı çok seviyor.

Oyuncaklarına sarılmayı, onlara yemek yedirmeyi (sonra da kendi ağzına götürüyor), bazılarının üstüne binmeyi seviyor.

Babasıyla kitabın içindeki tamirci amca resmini açıp birlikte kablolarla tamir yapmayı çok seviyor.

Annesiyle "yeryüzü" kitabını açıp hayvanları işaret ederek hepsinin adını dinlemeyi çok seviyor.

Anneannesiyle şımarmayı, ondan yemek yemeyi çok seviyor.

Dedesiyle lego oynamayı ve kitap okumayı çok seviyor.

Banyo yapmayı, su oyunlarına bayılıyor.

Bambino büyüdükçe çok daha eğlenceli oluyor sanki herşey. Onu doğduğundan beri bir birey olarak kabul ettik, onun da söz hakkı ve istekleri olduğunu hissettirdik. Büyüdükçe bunu kendi de ifade ediyor, ne kadar güzel.

Biz onun emanetçisiyiz. O bize emanet. Misafirimiz kendisi bizde. Onu iyi ağırlamaya gayret ediyoruz. Ve onu çok ama çok seviyoruz. Evimizin neşesi, canım yavrum!

Anne burada boğazı düğümlenip ağlamaya başladığı için daha fazla devam edemez.


Fotolar haftasonu anneannenin bahçesindeki ekim-dikim çalışmalarından.
DEVAMINI OKU

SOSYAL AĞLAR


İZLEYENLER

Blog Arşivi

HER GÜN MUTLAKA

NE ARADINIZ, YARDIMCI OLALIM?

Kişisel Blog

Copyright © Benden ve Bizden | Powered by Blogger
Design by Lizard Themes | Blogger Theme by Lasantha - PremiumBloggerTemplates.com