31 Mart 2014

Başka Bir Okul Mümkün Ankara - 6 Nisan Kermesi


Gündemle ilgili olarak oldukça dolu olduğum halde, bu güzel haberin kara bulutların arasından çıkıp güneş gibi parlayarak hepimize umut vermesini ve geleceğin çocuklarımız için daha güzel günler getireceğini müjdelemesini istedim.

Ankara'da Başka Bir Okul Mümkün diyerek yola çıkan bir avuç fedakar insan güzel sonuçlar alarak çok ama çok güzel bir yerde bir okul kiraladılar. Yeri, Ankara'nın yeni gözde mekanlarından İncek'te; aynı zamanda köyün içinde - yani doğanın kucağında. Bir taşla iki kuş :)

2014 Sonbaharında kapılarını açacak olan okulu görmek, bu işe girişen ekiple tanışmak ve aklınızdaki tüm soruları cevaplamak için 6 Nisan'da okul bahçesinde yapılacak olan kermeste buluşalım!

Orada görüşmek üzere! :)

Daha fazla bilgi için: http://baskabirokulmumkunankara.wordpress.com/

Pazarı bekleyemem, sorularımın cevaplarını şimdi almak istiyorum diyenler için: http://www.baskabirokulmumkun.net/sss/

DEVAMINI OKU

20 Mart 2014

Goethe'nin Evi (Goethe Haus) - Frankfurt




Şubat ayında yaptığım Frankfurt gezisini gündemin ağırlığı altında kaldığım için bir türlü yazamadım.

İş gezisi olarak gittiğim Frankfurt'ta ilk defa Bambinodan ayrı 4 gece 5 gün geçirdim. Üstüne üstlük kaldığım yerde wifi olmadığından ve wifi erişimi olan bir yere gitme imkanı bulamadığımdan 5 günde sadece 1 defa oğlum ile görüşebildim. Güya son teknolojilere sahibiz! Neyseki emin ellerde güvende ve rahat olduğunu bilmem beni rahatlattı.





Frankfurt'ta kısa bir şehir turu yaptım ilk gün. Ertesi gün katıldığım program kapsamında yine küçük bir şehir turu yapma fırsatım oldu. Zaten küçük bir şehir. Sakin, kendi halinde, şirin bir yer.
Ancak ne yalan söyleyeyim Frankfurt bana hiç enerji vermedi. Kendimi hiç rahat hissedemedim bir türlü. Bir gece bile doğru dürüst uyuyamadım. Halbuki ne hayallerim vardı; tek başıma istediğim saatte yatıp istediğim saatte kalkacaktım, gözlerim şişinceye kadar saatlerce uyuyacaktım. Nerde!




Neyse, kendi kendime dolaştığım zaman gittiğim ilk yer Goethe'nin doğduğu ev oldu. Evdeki eşyalar, odalar, yaşanmışlıklar öyle büyülüydü ki, her an bir kapının arkasından Goethe çıkacakmış gibi hissettim. Evin her odasının ne amaçla kullanıldığından tutun, hangi eşyaların nereden geldiğine kadar detaylı anlatım mevcuttu. Beklediğimin üzerinde bir süreyi burada geçirdim. Evden sonra yine aynı yerleşke içindeki müzeyi de gezdim.






Goethe Hakkında

Johann Wolfgang von Goethe (28 Ağustos 1749, Frankfurt – 22 Mart 1832, Weimar), Alman hezarfen; edebiyatçı , politikacı , ressam ve doğabilimci. Aynı zamanda çeşitli doğa bilimleri alanlarında araştırmalar yapmış ve yayınlar çıkarmıştır. 1776 yılından itibaren, Weimar dukalığının bakanı olarak çeşitli idari ve siyasi görevlerde bulunmuştur.

Goethe, şiir, drama, hikâye (düzyazı ve dörtlük şeklinde), otobiyografik, estetik, sanat ve edebiyat teorisi, ayrıca doğa bilimleri olmak üzere birçok esere imza atmıştır. Bununla birlikte, zengin bir içeriğe sahip olan mektup çeşidi, önemli edebi eserlerindendir. ‘Fırtına ve Coşku’ (Sturm und Drang) döneminin en önemli öncüsü ve temsilcisi olmuştur. 1774 yılında ‘Genç Werther’in Acıları’ adlı eseri ile bütün Avrupa’da ün yapmıştır. Daha sonra, 1790 yılından itibaren, Friedrich Schiller ile birlikte ortak ve dönüşümlü bir şekilde, içeriksel ve biçimsel olarak, Antik kültür anlayışı üzerinde yoğunlaşarak, Weimar Klasik’in en önemli temsilcisi olmuştur. Goethe, aynı zamanda, yurtdışında da Alman edebiyatı’nın temsilcisi olarak kabul edilmiştir.

Değeri, ölümünden sonra azalmaya başladığı sıralarda, Goethe, 1871 yılından itibaren, Alman ulusal kimliğiyle, Alman Kraliyet’inde taçlandırılmıştır. Sadece eserlerine yönelik değil, aynı zamanda örnek alınacak yaşantısına yönelik de bir hayranlık oluşmuştur. Goethe, bugüne kadar, en önemli Alman edebiyatçı olarak kabul edilmiş, eserleri ise dünya edebiyatı zirvesinde yerini almıştır.

Daha detaylı bilgi için tıklayın. 





Goethe'nin evi ile ilgili detaylı bilgilere (ziyaret saati, ücretler vs.) buradan ulaşabilirsiniz.









DEVAMINI OKU

4 Mart 2014

Bambino 41 Aylık

41 Kere Maşallah diyoruz hep birlikte :))

Küçük adamımız bir ay daha büyüdü.
Artık iyiyden iyiye sohbet ediyor, derdini anlatıyor.
Ama hala çekingen, utangaç, hassas.

Söylemiş miydim bilmiyorum, Bambinonun süt ve süt ürünleri alerjisi geri döndü :(
Hele peynir yiyince sivilce çıkıyor resmen yüzünde.
Köklü bir çözüm arayışındayım.
GAPS diyeti gibi bir diyet yapmak geçiyor aklımdan, hem onun hem kendim için.
Öğrendim ki egzama, gıda intoleransı, astım, hiperaktivite, disleksi ile başlayıp otizme kadar varan skalada yer alan rahatsızlıkların temelinde sindirim sisteminin işlevini tam yapamaması var.
"Leaky gut" denilen bağırsakların iyi çalışmaması nedeniyle yiyeceklerin istenmeden kana karışması sonucu vücudun yiyeceklere savaş açması alerjik reaksiyona neden oluyor.
Ve bağırsak florasını iyileştirmeden bu sorunlar bitmiyor, hatta zamanla daha da ilerliyor.
Egzama gıda alerjisine dönüşüyor. Sonra astım. Sonra öğrenme güçlüğü. Bu arada obsesif-takıntılı davranışlar. Bunların görülme sırası bu şekilde olabilir ya da olmayabilir. Ama temelde sorun aynı.
Çözümü ise bağırsak florasının iyileştirilmesi.
Bu detaylar başka bir yazının konusu.

Bambinonun en sevdiği renkler koyu mavi, koyu yeşil ve koyu kırmızı.
Öyle ki, beyaz arabamızı satıp koyu mavi bir araba almamızı bile istiyor :)

Çok insan canlısı, karşısındaki ile frekansı tutarsa sabaha kadar sohbet edebilir.
Dışarıda yemek yediğimizde yemeği beğenirse gidip garsonlara "Ellerinize sağlık, yemeği çok beğendim" diyor :)

Büyüyünce hem astronot hem de otobüs şoförü olmak istiyor. Kojoyla beni uzaya götürüp gezdirecekmiş. Otobüsüyle gezdirirken bilet almamızı istedi bir de, torpil yok :P

"İşe gitmediğiniz bir gün birlikte şuraya gidelim" diyerek öneriler getiriyor artık.

"İkinizi de çok seviyorum" diyerek sarılıyor bacaklarımıza.

"Hani Londra'ya gitmiştik ya, ne güzeldi, değil mi?" diyerek anıları yad ediyor :)

"Herşeyi bilemezsin, değil mi anne?" diyerek bilmemenin normal olduğunu anlatıyor.

"Ben küçük değiliYİm, ben büyük de değiliYİm, ben orta boyum" diyerek eliyle orta boy hizasını gösteriyor.

"Ben okula gitmeyeceğim" diyerek aykırı duruşunu korumaya devam ediyor :)

İzlediği videoyu beğenirse kojoyla beni elimizden çekiştirerek salına getiriyor, bizim de izlememizi istiyor hemen.

"Bugün bana ne hediye getirdin?" diyerek her gün şansını deniyor :)

"Saçımı yıkayacak mısın, yıkama!" diyerek banyo öncesi pazarlık yapıyor her defasında :)

"Ama ikiniz birden uyursanız ben yalnız kalırım, birinizin benim yanımda durması gerek" diyerek uykuya direnip oyuna devam etmek istiyor. Gece uykuları bir ara 11:30 civarıydı, şimdi 10-10:30'a geriledi. Daha da öne pek çekemiyoruz çünkü gündüz 1,5-2 saatlik öğle uykusu uyuyor hala. Haftasonu 45 dk olan öğle uykularında ise gece uykusuna 9:30 gibi geçiyor.

"Şöyle bir hareket vardı" diyerek şekilden şekle giriyor, akşamları spor yaparken :)

"Kimse yemez mi yemeğimi?" diye endişeleniyor, yemek sırasında tabağını bırakıp tuvalete gitmek zorunda kalınca.

Bambino: Bahar gelince bahçeye sebze tohumları ekelim, fide dikelim.... Hepsini ben dikeceğim.
Ben: Tamam. Diktiklerin büyüyünce bizimle paylaşır mısın?
Bambino: İnşallah paylaşırım, bilmiyorum!
Ben: !!

Arkadaşına söyleyemediği için içinde kalan duygularını aktarıp rahatlaması için yaptığımız role-play sırasındaki diyalog:

Bambino: Ben Bambino olayım, sen E. ol.
Ben: Tamam.
Bambino: E. neden paylaşmıyorsun, kızıyorum sana.
Ben: Seni kızdırdığımı bilmiyordum. Bir daha yapmam, paylaşırım.
Bambino: Tamam E.... Bir dakikalığına anne olur musun?
Ben: Tamam oğlum.
Bambino: Seni çok seviyorum!
Ben: (Nirvana anı bu an olmalı!) 
:)
DEVAMINI OKU

3 Mart 2014

Kanser hastası minikler ve arkadaşları için bir kitap

Sevgili OİP'in resimlemesiyle Türkçe'ye çevrilen bir kitabın ve güzel projenin detaylarını OİP'in kaleminden paylaşmak istiyorum. Dilerim bu konuda bilinç seviyemiz artar ve dilerim çocuk ve hastalık kelimeleri hiç yan yana gelmez..

--

Sizlerle parçası olduğum önemli bir projeyi paylaşmak istiyorum.
Bir süredir beni takip edenler, gönüllü olarak desteklediğim, çocuklara yönelik projeleri bilirler. Renklerim ve çizgilerimle onların mutlu dünyalarını biraz daha eğlenceli hale getirmek diyebiliriz yaptığıma.
İşin zor tarafları da var. Asıl el uzatılması gereken yardıma ve bakıma muhtaç çocuklarımız. Hastalıklarsa en söylemesi zor olanı. Çocuk ve hastalık ne kadar birbirine tezat ve yakışmayan iki sözcük...
Bu konuda faaliyet gösteren Hayata Renk Ver Derneği'ni ve çalışmalarını belki duydunuz. Kanser hastası çocukların dünyasına renk katmayı amaçlayan bu derneği tanımanızı, çabalarına katkı koymanızı çok isterim.

Dernek yakın zamanda National Children’s Cancer Society – NCCS tarafından hazırlanmış bir kitabın Türkçe'ye uyarlamasını Kanserle Dans Derneği ile ortak yürüttüğü çalışmanın sonucunda
Sevimin Yeni Maskesi adıyla yayınladı.
 
Sevimin Yeni Maskesi; içinde öykü barındıran bir boyama kitabı.
 
Kitabın orjinal içeriği korunmakla birlikte, çizim aşamasında karakterleri ve mekanları yeniden yorumladım.
On iki sayfalık bu kitap, kanser hastası çocuklarımız, aileleri ve arkadaşları için hazırlandı.
Okurların tek başlarına, arkadaşları ya da çocuklarıyla birlikte yapabilecekleri etkinliklerle hoş vakit geçirebilmelerinin sağlamanın yanı sıra; toplumda kanserli hastalara ilişkin önyargıyı gidermeyi ve hastalıkla ilgili bilgilendirme yapmayı amaçlıyor.
Kitap özetle şu önemli mesajları veriyor:
  • Kanser bulaşıcı bir hastalık değildir.
  • Maske, çocuğun hastalıktan korunması içindir.
  • Senin ya da başkasının yaptığı bir şey, örneğin yaramazlık yapmak gibi bir durum kansere sebep olmaz.
  • Yaşlı, genç, çocuk herkes kanser olabilir.
  • Kanser hastalığı tedavi edilebilir, ilaçlar hastayı iyileştirir.
  • Tedavinin yan etkileri vardır.
  • Kanser olan arkadaşının ya da kardeşinin sana ihtiyacı var. Şu an hasta da olsa o hâlâ aynı kişi.
Bir de fotoğrafın uygulama tarafına, yani ülkemizde hastalığın algı ve tedavi sürecine bakalım.
Bizim hastanelerimizde hastalar hastalığı yaşayarak yani  tecrübe ederek öğreniyorlar.
Bu durum, özellikle de kimsenin süreci anlatmaya "kıyamadığı" çocuklar için ciddi travmalara neden olabiliyor. Aileler ve bazen doktorlar bile kanser kelimesini söylemeye imtina ediyorlar.
Yapılan araştırmalar gösteriyor ki, aslında tam aksi olmalı. Normalde olması gereken hastanın özellikle de çocukların bu süreci anlayabilmeleri için apayrı programlar geliştirilmeli.

Gelin bu anlayışı değiştirmeye sizler de yardım edin. Bloglarınıza yazın, paylaşın, basının dikkatini çekmesi için yardım edin.
 
Psikoloji ve pedagoji uzmanları ve eğitim danışmanlarının eşliğinde hazırlanan Sevim'in Yeni Maskesi kitabı aslında Türkiye'de bu anlamda bir şeyleri değiştirmeyi hedefliyor.
Annesinin yürekli anlatımıyla an an blogundan kanserlemücadelesini takip ettiğimiz sevgili küçük melek Nehir'i hatırlayın. Oradaki bilinçli yaklaşım ve duruşu, bu bakış açısıyla yeniden tartın.
Yaramazlık yaptı, annesini üzdüğü için hasta olduğunu düşünen çocuklar istemiyoruz. Bu zor ve uzun bir süreç. Önyargıların ortadan kaldırılması sürecinde sizlerin de desteğinizi istiyoruz.
Kitaba ulaşmak için dernekle irtibata geçebilir ya da linkten indirebilirsiniz:
http://www.hayatarenkver.com/upload/seviminyenimaskesi.zip

Çocukların hep mutlu olduğu güzel bir dünyaya...
DEVAMINI OKU

SOSYAL AĞLAR


İZLEYENLER

Blog Arşivi

HER GÜN MUTLAKA

NE ARADINIZ, YARDIMCI OLALIM?

Kişisel Blog

Copyright © Benden ve Bizden | Powered by Blogger
Design by Lizard Themes | Blogger Theme by Lasantha - PremiumBloggerTemplates.com