23 Mayıs 2014

Alerji - Reloaded


Bu blogu iyi ki tutuyorum dediğim anlardan birini daha yaşıyorum sayın okuyucular!

Geçen sene Bambinonun şu halini bloga koyup başımıza gelenleri yazmışım. Yukarıdaki foto geçen seneden.

Bu sene, yine aynı tarihlerde, hatta belki biraz daha önce (4 Mayıs günü başlamıştı), yine aynı belirtiler kendini gösterdi.
Müthiş bir göz kaşıntısı, kaşıdıkça gözünün kanlanması, sonra göz altının şişmesi ve renk değiştirmesi. 1 dakikalık bir kaşıma sonucu kıpkırmızı olan gözler. Hafif şeffaf bir sulanma. Çapak yok. Burnun içi şiş. Dıştan normal görünüyor ama devamlı tıkalı, nefes alamıyor ve ağzı açık dolaşıyor. Burun akıyor, genelde şeffaf renkli, hapşıruk krizleri geliyor, arka arkaya abartısız 20 kere hapşırdığı oluyor, o zaman sarı bir sıvı geliyor burnundan.

Ellerinin temizliğine dikkat ediyoruz, dışarı çıkınca gözlük taktırıyoruz. Bol bol soğuk su ile gözlerini yıkıyoruz. Sıcak hiç iyi gelmiyor, bir de uykudan uyanınca çok oluyor. Sabaha dinlenmiş olur diyoruz ama kalktığında çok fazla kaşınıyor gözleri.

Geçen sene yanlış tedavi uygulanmıştı ve alerjiden çok böcek sokması diye düşünülmüştü.
Bu yıl alerji olması daha olası görünüyor.

Doktora gidiyoruz, o da bizi teyit ediyor.
15 Haziran'a kadar polen geçişlerinin yoğun olduğunu ve muhtemelen polen alerjisi olduğunu söyleyerek bir göz damlası bir de burun spreyi veriyor bize.
Onları kullanınca biraz rahatlıyor Bambino.

Aradan 1 hafta geçiyor, 22 Mayıs günü tekrar çok şiddetli bir atak geçiriyor. Fatma Teyzesi ılık duş aldırıp ilaçlarını uyguluyor. Akşamına acilde buluyoruz kendimizi. Kortizonlu ilaç ve antihistaminik veriliyor. Hastanede gözetim altında kalıp sonra eve dönüyoruz.

Hatırlıyorum, Bambino 2012 yılının Mayıs ayında benzer birşey yaşamıştı, bu kadar şiddetli olmasa da. Buradan okuyun, buyrun. Orada da doktor böcek sokması olabilir diyerek göndermişti bizi. Şimdi anlıyorum, parçalar ancak oturdu yerine!

3 senedir aynı tarihlerde benzer şeyler yaşanıyorsa bu böcek sokması olamaz..
Alerjinin bir başka boyutu yaşadığımız.

Alerjileri kökten tedavi etmenin yolu bağırsak florasını iyileştirmek ve bağışıklığı güçlendirmekten geçiyor. Bu da uzun ve meşakkatli bir yol. Bu yolda şimdilik yılmadan yürüyoruz ama psikolojik olarak yıpratıcı ve kaygı verici bir süreç. Bir yandan çevreye neyi neden yaptığımızı izah etmek ve şüpheci ya da "Hastalık hastası olmuşsunuz" gibi bir tavırla yaklaşanlara karşı sağlam durmak; diğer yandan da "Ya işe yaramazsa ne olacak?" diye içten gelen şeytan dürtmelerine kulak tıkayabilmek gerçekten kolay değil.

Anlaşılan bu da Bambino ve benim sınavım. Zira benzer şeyleri ben de yıllarca yaşadım ve sorunun kaynağını yeni yeni keşfediyorum. Bambino ile birlikte ben de benzer bir tedavi uyguluyorum. Farkımız, benim polen alerjilerimin olmayışı.

Bu yazıyı yazmamın temel sebebi, geçen sene yaşadıklarımızı tam olarak hatırlamayışım ve "Bloga yazmışsam oradan bulayım" diyerek buraya gelişim. İyi ki yazmışım, iyi ki fotolamışım. Bunu görünce şu anda yaşadıklarımızı da not alayım istedim, sıcağı sıcağına.
Yoksa, çoğumuz gibi elim kalkmıyor yazı yazmaya, birşeyler söylemeye. "Ferim kalmadı" derler ya, aynı toplumsal duyguyu paylaşıyorum. Bugünlerde yazan blogger arkadaşlarıma aynen katılıyorum.
DEVAMINI OKU

4 Mayıs 2014

Bambino 43 Aylık

Bambinonun ay dönümü yazısı arada kaynadı bu defa; malum, hayat benim için sadece burnumdan ibaret bu aralar.
Bambino evde olduğum bu son ay içinde çok mutluydu.
Onun rutini bozulmasın diye işe gidiyor gibi yaptım ama geç gittim. Saat 10-10:30 gibi çıktım evden, bazen anneme gittim, bazen en yakındaki kafeye. Bambino her gün teyzesi ile parka gider, saat 11 gibi giderler, 14 gibi gelirler.
Bazen onlar gittikten sonra eve geri döndüm ve dinlendim.
Bazı günler Bambino ile birlikte yattık öğlen uykusuna.
Ama olabildiğince uykudan uyanınca yanında olmaya çalıştım.
Uyanınca beni karşısında görünce öyle mutlu oluyor ki, onu öyle görmek beni uçuruyor :)
Tabi ben de Bambino da bu düzene çok güzel alıştık.
Şimdi öyle zor geliyor ki o uyurken evden çıkması ve akşam olunca eve dönmesi.
Neyse, buna da şükür.
Hiç böyle bir fırsatımız da olmayabilirdi.

Bambino son ay içinde inatçılığını ve kurallara bağlılığını defalarca ortaya koydu.
"Çorap giymeden ayakkabı giyilmez" kuralını oturtmuş kafasında, mümkün değil çorapsız ayakkabı giydirmek.
Bir defasında ıslak çoraplarını değiştirelim dedik ama yanımızda yedek çorap yoktu.
Çıplak ayak gitti de yine de giymedi ayakkabıyı.
Tam yarım saat kriz yaşadık bu nedenle.
Tabi bir yerden sonra benim de sinirlerim kaldırmadı, bağırdım, çağırdım.

Aslında bu bağırma çağırma halleri sık yaşanır oldu bizim evde.
Her şeyi bilmek isteyen, herşeyi sorgulayan ve inanılmaz sabırsız bir minik ergenle yaşamak hiç kolay değilmiş.
İstediği herşeyin anında olmasını arzuluyor ve olana kadar taciz ediyor resmen :)
Sabretmek henüz yok. Empati henüz yok.
Müthiş bir benmerkezcilik.
Ergen değil de ne :)

Kojoyla paslaşıyoruz çoğunlukla ama bazen ikimizin de sabrı taşıyor, doğruya doğru.
Duygu skalamızda çok uçlardayız bu ara, hepimiz.
Bir an can ciğer kuzu sarması, bir dakika geçmeden bağırış çağırış ve ağlama dolu anlar yaşanabiliyor.
Hepimiz ergen gibiyiz sanki.

"Bir çocuğu büyütmek için bir köy gerekir" diye ne de doğru demişler.
Anne baba zorlanınca bu empati ve anlayış yoksunu, sabırsız ve inatçı minik ergenle vakit geçirecek başkaları mutlaka olmalı etrafta.
Ki biz devamlı dışarıdayız, açık hava, parklar, orman yürüyüşleri, bisiklet, bunca şeye rağmen yine de krizler oluyor. Çünkü çok anlık şeyler yaşanıyor. Bir dakika içinde yangınlar çıkıyor, iki dakika sonra hiçbir şey olmamış gibi şarkılar söyleniyor. Gel-git mode on :)

Sağlam durmalı, sabırlı olmalı, anlayışlı olup sakin kalmalı. 
Bazen oluyor, bazen olmuyor işte.
Hele ki tüm vücudum burnumdan ibaret olarak hissettiğim bir dönemdeyken (Evet, bu da bir bahane, biliyorum).

Son günlerde okul mevzusu ara sıra girip çıkıyor gündemimize. 
Bambinoya anlatmaya çalışıyoruz, bir aklı yatar gibi oluyor, sonra vazgeçiyor.
En sevdiği arkadaşının okula gidecek olması onu da biraz ikna etti gibi.
Ama yine de çekingen.
Biz de sırf arkadaşından ayrılmasın diye onun yazılacağı okula gönderelim dedik, süper bilinçli bir ebeveyn tavrı sergileyerek :))
Laf aramızda özel okulların aşağı yukarı aynı olduklarını düşünüyorum, ha biri ha diğeri. Müfredat belli, olanaklar belli. Çok da kasmamak lazım. Öğretmen seçecek kadar bilgi sahibi olamayınca okulun adına, etiketine bakıp göndereceğiz gibi geliyor bana. Umudum BBOM'da :)) O zamana kadar da arkadaşından ayrılmasın en azından diyorum kendi adıma :)
Gittim konuştum okulla ama ortada daha binası bile olmayan, ücreti belli olmayan, sabah 8:30 akşam 17:30 eğitim veren bir okula Bambinoyu göndermeye ikna edemedim kendimi. Zaten ben tamam desem de okul demeyebilirmiş, kurası varmış. 
Haftasonu başka bir okulun mülakatına götürdük Bambinoyu. At alır gibi incelediler, oyun ortamında gözlemlediler.
İlk defa bizden ayrı böyle bir ortama giren oğlumuz 15 dk sonra ağladığı için bize teslim edildi. Biraz soru sorduk, kaçamak yanıtlar verdi. Biz de üstelemedik. Ertesi gün büyük tuvaletini yaparken yaptığımız sohbette (ki en can alıcı şeyleri bu sohbetler sırasında yakalıyoruz, bilinçaltı pörtlüyor sanki :) ) "kötü eğlendim" dedi. Eğlenmenin kötüsünün olmayacağını anlatmaya çalıştım ama ısrarla kötü eğlendiğini söyledi. Demek ki çok da sevmemiş.
Sanırım bir süre daha mevcut düzende devam edeceğiz.
Yine de belli olmaz, bir açık kapı her zaman bırakmak lazım. Hayat bu, ne zaman ne olacağı belli olmaz.

Bambino ile yaptığımız GAP gezisinin ayrıntılarını da ayrıca paylaşacağım.

DEVAMINI OKU

SOSYAL AĞLAR


İZLEYENLER

Blog Arşivi

HER GÜN MUTLAKA

NE ARADINIZ, YARDIMCI OLALIM?

Kişisel Blog

Copyright © Benden ve Bizden | Powered by Blogger
Design by Lizard Themes | Blogger Theme by Lasantha - PremiumBloggerTemplates.com