26 Kasım 2014

Burcum Akrep, Yükselenim Yay



Geçen haftasonu kutladım yeni yaşımı, Kasım'ın 15'inde.
Evet, ben bir Akrep kadınıyım :)
Ama çok ilginçtir ki akrepin kinci, intikamcı, ne bileyim şehvet dolu tarafı bende yoktur.
Diğer taraftan; inatçılık, tuttuğunu kopartma, azim, detaycılık, gizem, mistisizm, sır tutma, sadakat gibi özelliklere itirazım yok :))

Yükselen burcum ise Yay.
Kendimi Yay burcunun genel özelliklerine hep daha yakın hissetmişimdir.
Özellikle kendimi tanımaya başladığım 20'li yaşların ortasından itibaren ön plana çıkan özgürlükçü ve gezgin ruhum, hayat amacını sorgulayan tarafım hep yay burcuna yakın olmuştur.

Dolly'nin blogunda bir yazı okudum,astrolog Naz Bayatlı tarafından hap gibi yazılmış. Bu özellikler beni anlatıyor sanki. Paylaşmak istedim.


Yay Burcunun 10 Temel Özelliği..
Buyrun :)
"
1. Yay özgürlük, gezginlik ve keşif ruhu demektir. olimposun patronu jüpiter’in burcu olduğu için şanslı, kısmetli ve yaşamayı seven kişiler olurlar. İyimser, hep bir gelecek hedefi olan, trend yaratan, entelektüel, farklı kültür ve yaşam tarzlarına meraklı , toleranslı, neşeli, eğlenceli, hayatını kendi yaşam felsefesine göre yaşayan, enerjik, cömert, affedici, çok kafaya takmaz, bir konunun üzerinde uzun süre duramaz, samimi ve dürüst insanlardır. 
 
2. Bir yay’ın dikkatini çekmek için öncelikle entelektüel bakımdan zihnini meşgul edecek konular, bir seyahat, sırt çantalı bir kamp, vadide bir trekkıng, bir arkadaş toplantısı, bir kültürel etkinlik, kitap fuarı, motor fuarı, bir parti veya arkadaşlarla bir eğlence planı yapılıyor olmalıdır. Bilgi, kültür bakımından içi boş veya onun ilgi alanını tatmin etmeyen konulardan, sürekli günlük hayatın sıradan meselelerinden, bitmez tükenmez sıkıntı ve problemlerinden konuşan kişilerle çok mutlu olamaz, olsa da bir süre dayanır sonra sıkılır kaçarlar. 
 
3. Yay insanı içten içe masallardaki kadar mutlu olacağı bir ülke bulup oraya yerleşeceğine, bir yerlerde hayatının aşkını bulacağı bir bir kent olduğuna inanır ve umutla gezer. Her yeni ülke bir deneyimdir. 
 
4. Yaşadığını hissetmek hareket etmekle eş anlamlıdır. durağanlıktan haz etmez. Hayatını dolu dolu yaşamayı düşler, hikayelerde okuduğu kahramanları örnek aldığı, risklerin şikayetsiz üstlendildiği, bir şövalye cesareti ile yola çıkıp , onurlu, şerefli, insan olabilmek kaygısıyla yaşanan bir macera. 
 
5. Yay’ın elinden özgürlüğünü alır veya özgür ruhunu ve zihnini kalıplara sokup baskı altına almaya kalkarsanız neşesi söner ve huzursuz, sabırsız ve huysuz biri olabilir. 
 
6. Simgesinde okunu gökyüzüne çevirmiş bir santorun yer aldığı yay burcundan kişiler insan zihninin ve yüksek aklın sınırlarını zorlamayı severler. İnsanı insan yapan şeyin ruh gücü, akıl gücü, inanç, akademik bilgi , kültür ve ahlak olduğunu bilirler. Zihinsel olarak ona bambaşka bir dünyanın kapılarını açacak bir öğreti, bir guru veya bir kitap aramak, evrensel gerçekliği anlamaya uğraşmak, yaşamın anlamını sorgulamak tipik bir yay eğilimidir. Bunu aramaktan asla vazgeçmezler. 
 
7. Yay iyimserliği ile çevresine çoğu zaman pozitif enerji yayar. Ondandır yay başkalarının hatalarına , ufak tefek kırgınlıklara, günlük anlaşmazlıklara çok takılmaz , hep daha iyi, daha güzel yarınların geleceğine inancı tamdır ve kendi yolculuğunda, kendi hedeflerine varmak için ilerlemekten vazgeçmeyecektir. 
 
8. Yay erkekleri çapkın, eğlenceli, muzip, esprili, her partinin neşesi olurlar. Sımsıcak gülüşleri ve neşeyle parlayan gözleri ile içinizi ısıtırlar. Harika fıkra ve hikayeler anlatırlar, her konudan konuşabilecek bilgileri vardır. canı sıkıldığında bir bakmışsınız ortadan kaybolmuş, muhtemelen başka bir mekanı fethetmeye gitmiştir. yay kadınları ise kolay ele geçirilmez, aklına yatmayan hiç bir erkeğe kendini teslim etmeyecek bir amazondur. ona çıtkırıldım kızlara yapacağınız kur taktikleri ile yaklaşmayın sonuç alamazsınız. Gezdiğiniz ülkeleri anlatın ona, içtiğiniz şarapları, tanıştığınız çingenelerden bahsedin, bir dağın eteğinde kurduğunuz kamptan, sonra kumsalda bir ateş yakın ve birlikte etrafında sohbet edin. aşk bir deneyimdir yaylar için , yaşanmayan bir aşka inanmazlar. 
 
9. Sakarlıkları meşhurdur. patavatsızlıkları hele.., porselen dükkanında bir fil gibi devirdikleri çamlara bakıp sonra kahkaha atabilirler. Kırdıkları potları telafi ederken “ ya valla öyle demek istemedim, sen yanlış anladın” deyip durumu düzeltmek için şirinlikler yaparlar. işin fenası kızamazsınız da. 
 
10. İdealist, bir yaşam felsefesi olan ve hep arayan, gerektiğinde yüzünüze gerçekleri söyleyebilecek, dürüst bir dost ve insanlık onurunu taşımanın ne olduğunu bilen insancıl niteliklerde bir yay hayatınıza anlam ve neşe katar. Tek mesele bir sonraki hedefe gideceği zamana kadar yanınızda ne kadar kalabileceğidir. "

Haksızlık olmasın, bu da yine Naz Bayatlı tarafından hazırlanan  
Akrep Burcunun 10 Temel Özelliği..

Okuyun, farkı görün :))

"1. Zodyağın bu tutkulu, çekici, büyüleyici bakışlı, ateşli, güçlü, etkileyici, sağlam kalpli, yenilmez, iradesi güçlü, panter çevikliğinde, kedi kıvraklığında baştan çıkarıcı burcundan kişileri görmemezlikten gelemezsiniz.

2. Arzuladıklarının peşinden koşarlar, kendilerine güvenirler ve arzunun objesini elde etmek için çok şey yapabilirler.


3. Bir Akrep’in sinirini bozmayın, midesini yalanla dolanla bulandırmayın. Benden söylemesi “İntikam soğuk yenen bir yemektir” sözü belli ki bir Akrep’ten dersini almış biri tarafından söylenmiştir.


4. Canı istediği zaman kadife dilli olup sizi baştan çıkaracak , canı istediği zaman da canınızı acıtan sözler söyleyebilirler. Sizden hep gerçeği duymak isteyeceklerdir. Acı olsa bile gerçeği duymaktan korkmazlar. Aldatmaktansa erkek ol doğruyu söyle canımı ye felsefesindedirler. 


5. Arkadan kuyu kazanları, yanar döner fırıldakları, yüze gülüp arkadan konuşanları tarama ve tespit radarları vardır. Dedektiflikte üstlerine yoktur. Şifrelerinizi çözer, iz sürer ve çok kafaya takarlarsa hayatınızı hack edebilirler. Hepsinin içinde mini bir müfettiş gadget modeli saklıdır.


6. Hem kadınları, hem erkekleri, sevdiğini korur, kollar ve her şeyin üzerinde sahiplenir, ama kıskançtır. Aldatıldığını öğrenirse affetmez ve size yapabilecekleri sadece hayal gücüyle sınırlıdır. 


7. Akrepler canını yakmanıza belki bir kere izin verirler ama sonrasında onu kullanmanıza asla izin vermeyeceklerdir.


8. İronik olarak gerçeği öğrenmeye azmetmiş, saklanan sırları bir casus becerisi ile ortaya çıkarmakta mahir Akrepler, kendileri öldür Allah ne kendi , ne başkalarının sırlarını ele vermezler. Sırları mezara kadar taşıyabilirler. O nedenle tarihteki en ünlü casus ve dedektifler Akreplerden çıkmıştır.


9. Derin duyguların, psikoloji, psikoanaliz ve mistik gizemlerin, metafizik ve okült konuların meraklıları olurlar. Korku filmleri ve gerilim tarzı filmleri severler, herkesin korktuğundan ve tırstığından onların kılları kıpırdamaz.


10. Akrep burcundan kişiler baharatlı ve ıtırlı tatları, seksi oryantal kokuları, kırmızı, siyah, bordo gibi güçlü ve derinliği olan renkleri, geceyi, deri giysileri, ince topuklu siyah ayakkabıları, çekici gözlerini ortaya çıkaracak göz makyajını ve dolgun dudaklarını daha da cazip kılacak koyu kırmızı rujunu eksik etmezler. Hayatınıza tutku, gizem, çılgın bir takip ve anılar yaratacağınız bir aşk katmak istiyorsanız Akrep burcundan kişiler tam aradığınız kişiler olacaktır."


Fotolar buradan, buradan ve buradan 
DEVAMINI OKU

25 Kasım 2014

İkinci Gebelik - 29. Hafta

Hafta Hafta Bebeğin Gelişimi

29. hafta itibariyle son 3 aya girmiş bulunmaktayım, hayırlı uğurlu olsun :)
Göbeğim son iki haftada epey çıktı, kız bebeklerde karın yayvan olurmuş diyenleri haksız çıkarırcasına sivri bir karnım var.
Geçen hafta karnımın büyümesinden olsa gerek, epey gerginlik hissettim göbeğimde.
Beden büyümeye çalışıyor, bebek kendine yer açıyor ama eldeki malzeme kısıtlı tabi :)
Hal böyle olunca oluşan gerginlik hissi beni epey rahatsız etti.
Hatta "Stres mi oldum, ne oluyor, ne bu gerginlik?" diye düşündüm!
Derin nefesler alıp verdim, her gün göbeğime krem sürdüm.
Ve bu hafta bu his yok oldu.
Bedenim yeni durumuna uyum sağladı :)

Bebek 1300 gram civarında. Göz kapaklarını hareket ettiriyor. Beyin gelişimi hız kazanmaya başladı.
Gayet de hareketli :)

Krem demişken, ilk gebeliğimde çatlaklara karşı her gün aktardan aldığım sabun gibi kalıp halindeki kakao yağını sürmüştüm.
Elimde hala onlardan var.
Bu defa Aisha Aromaterapi'nin zencefilli vücut kremini kullandım. Bu kremi alalı epey zaman olmuştu, bir ara kullanıp sonrasında kullanmayı bırakmıştım.
Yazın güneş kremlerini düzenlerken kremi tekrar gördüm. İçeriğinde kakao yağı ve shea butter olduğunu okuyunca çatlak kremi olarak kullanılmasının uygun olacağına karar verdim ve o gün bugündür kullanıyorum.
Her gün kullanmasam da gün aşırı göbeğime bu kremi sürüyorum.
Zencefilli kokusu ferahlatıcı, ayrıca çok da güzel nemlendirip esnetiyor cildi.
Tavsiye edeceğim ama ne yazık ki ürün listesinde aynı kremi göremedim. Ama eminim sitede benzer ürünler vardır.
Bu krem biter bitmez Sevgili Esra'nın kendi üretimi olan shea butter kremini kullanmaya başlayacağım.
Çatlaklar için, daha doğrusu esneklik için shea butter ve kakao yağı yeterli. Vücudunuza başka kimyasalları bulaştırmanıza hiç gerek yok.

Hamileliğimin başından beri çok az kilo aldım. İlk 6 ay 3 kilo, son ay içinde 3 kilo :)) Toplam 6 kilo.

Glutensiz beslenmek, süt tüketmemek, yemediğim diğer yiyecekler de eklenince kendiliğinden diyet yapıyormuş gibi bir görüntü veriyorum. Oysa gebelik öncesi ne yiyorsam aynısını yiyorum, hatta ara sıra kaçamaklar yapıyorum. Başta dondurma ve kahve olmak üzere (hele son günlerde dibek kahvesini keşfettim ki sormayın!) arada yemesem daha iyi olur dediğim şeyleri yiyip içerken buluyorum kendimi. Vücudum sağolsun hemen tepkisini veriyor zaten.

Misal, dün işyerinde yurt dışından gelen arkadaşlar adet olduğu üzere çikolata dağıttılar. Ben de biraz fazla kaçırmışım. Yedikten yarım saat sonra midemden sinyaller geldi. Akşam sol kulağım tıkandı, resmen duymamaya başladım. İki elimdebaş ve işaret parmağı arasındaki bölgede egzama türü kızarıklıklar ve minik sivilceler çıktı. Sonra sırtımın üstü kaşınmaya başladı ve tabi ki saç diplerim. Vücut, kendine yararı olmayan maddeyi böylece bana haber verip beni uyarmış oldu. Akşam yoğurt ve sebze yiyip bol su içerek vücuduma yardımcı olmaya çalıştım.
Bu konuyla ilgili detaylı bir yazı yazsam iyi olacak...

Son iki haftadır iştahım çok açıldı. Çantamda devamlı atıştırmalık ve su taşıyorum.
Çanta ağır olmasın diye naylon ve deri karşımı çok hafif bir çanta taşımaya başladım :) Her ekstra gramın ağırlığı var tabi :))
Hamilelik öncesi kıyafetlerime hala girebiliyorum, zaten bol giyinmeyi sevdiğim için sanki o kıyafetleri hamilelik için almışım gibi oldu :)

Balık yağı, multivitamin, iyot ve kalsiyum ile probiyotik takviyesi alıyorum.Tiroit ilacım için kontrole gideceğim bugün, belki dozaj değişir, bakalım.

Yine geçen hafta sol bacağımın alt kısmında kramplar yaşadım birkaç gün. Suyu ve muzu artırdım ama 4-5 gün geceleri kramptan kurtulamadım. Kasılmalar olması çok normal, kasılma başlayınca derin derin nefes almak gerekiyor. Nefesi tutmak yapılacak en kötü şey.

Onun dışında son 3 aya girip de doğumun yaklaşıyor olduğunu idrak edince kütüphanedeki doğum ile ilgili kitapları gözümün önüne koydum.

Önce Cem Şen'in "Nefes Kitabı" nı tekrar okudum, genel olarak bilgilerimi tazeledim.
Sonra da Marie Mongan'ın "Hypnobirthing" kitabını tekrar okumaya başladım. Kitabın Türkçe'ye çevrilmesi çok güzel, Bambinoya hamileyken yoktu piyasada. O zamanlar doğum koçları da yoktu (Hakan Çoker'i bulabilmiştim bir tek), doula ve ebeler de bu kadar yaygın değildi (Asude Oflaz kalmış bir tek aklımda) ve hatta doğal doğum çok da konuşulmuyordu. İngiltere'den geldiğimde kendimi uzaylı gibi hissetmiştim. Hey gidi günler hey!

Kadın vücudunun doğum için tasarlandığını, müdahalesiz doğumun mümkün olabileceğini, korkuların ve bilinçaltındaki yanlış kodlamaların bazı tekniklerle silinebileceğini bu kitaptan okuyabilirsiniz.
Benim tekrar okuma sebebim doğum sırasındaki nefes tekniklerini hatırlamak. Henüz o bölüme gelmedim, okuyup biraz pratik yaparsam iyi olacak.

Bambino ile bir-iki haftadır farklı bir ilişkimiz olmaya başladı sanki. Bizim oğlan ay dönümlerinde değil de, 15 gün sonra belli ediyor büyüme alametlerini. Yani mesela 4 Ekim'de bir ay daha büyüyor ama o ay hangi konuda değişim yaşıyorsa ayın 19'undan sonra ortaya çıkıyor :)) Bu hep böyle oldu, benim gözlemim o yönde en azından.

22 Kasım'da Bambino'yu kardeşi ile resmen tanıştırdık :)
Bambino'nun doğumunda yanımızda olan Hüsniye Hanım Bambino'yu görünce çok sevindi. Bambino'da hiç yabancılık çekmedi onun yanında, her gün görüşüyorlarmış gibi sohbet ettiler :)
Kojoyla benim için de çok değişik bir deneyimdi Bambino ile Hüsniye Hanım'ın görüşmesi.. "Doğan büyüyor" dedik bir kez daha..
Bambino ultrasonda bebeği görene kadar karnımda bir bebek olduğunu söylemedik.
"Annenin karnı çok yemek yediğinden mi büyüdü acaba, yoksa içinde bir bebek mi var, doktora soralım" diyerek gittik doktora.
Ultrasonda karnımın içinde bir bebek görünce çok sevindi Bambino:
"Anne, karnında gerçekten bir bebek varmış!" :) dedi önce.
Sonra da:
"Anne, iyi ki bebek varmış karnında, yoksa ne yapacaktın?" :)
Meğer endişeleniyormuş da söylemiyormuş kuzucuk.

Kardeşi Bambinoya her şey yolunda anlamında elini yumruk yapıp baş parmağını havaya kaldırınca hepimiz çok sevindik :)
Bambino doktora "Kız mı erkek mi, görebiliyor musun?" diye sorunca koptuk :))
Kalp atışlarını dinlerken Bambino "Çok gürültülü" diyerek kulaklarını kapatınca gülümsedik.
Bebeğin baş ve ayak ölçümüne göre tam haftasında olmasına ama karın çevresi ölçümünde bir-iki hafta geriden geliyor olmasına "E bizden de besili bebek çıkmaz zaten" diyerek geyik yaptık :)
Anlayacağınız, bu seferki buluşmamız çok eğlenceli geçti :)

Bambino artık her olaya kardeşini de dahil ediyor.
Resim çizerken kardeşini de çiziyor, oyunda onun da olmasına özen gösteriyor.
Bu hareketler umut vaad ediyor tabi ama çok da beklentiye girmemek lazım.
Sonuçta kendisi birkaç ay sonra evin tek ilgi merkezi olmayacak.
Yaşayıp göreceğiz bakalım..

Resim buradan
DEVAMINI OKU

24 Kasım 2014

İş Yeri Enerjisini Temizlemek


Anette'nin blogunda gördüğüm yazıyı burada da paylaşmak istedim.
Tam zamanlı çalışan sistem köleleri olarak bu bilgi bir kenarda dursa iyi olur..

Maaşlı çalışan biriyseniz, genelde gününüzün en az üçte birini çalıştığınız iş yerinde geçiriyorsunuz demektir. Hele bir de prestijli bir binada bulunan ofisin, her bir boşluğunu değerlendirmek adına workstation denilen 1,5 metreye 2metre ölçülerinde olan ve dörtlü, altılı, sekizerli gruplar halinde yerleştirildiğiniz çalışma istasyonlarında işinizi yapmaya çalışıyorsanız, etrafınızdaki bütün diğer gözlerin kulakların ve enerjilerin etkisi altındasınız demektir.

Güne çok mutlu da başlasanız, tam çaprazınızdaki iş arkadaşınızın evindeki sorunlar yüzünden moralinin bozuk olması, yanınızdaki arkadaşınızın sevgilisinden ayrılmasının yansımaları, diğerinin gözleri ile sizi sanki röntgen makinasına sokar gibi incelemesinin etkisi lodosun dalgaları gibi ard arda size vurmaktadır.

Telefon ile konuşurken bile, yedek birkaç çift kulak sanki o aizededir. Üstelik sanki dua etmişcesine ” müşteri ters birşey söylese de anlasa Hanyayı Konyayı”, “beceremese de o kendini birşey sanma edaları yok olsa”, “müdür hayır dese de izin alamasa” der gibi size negatif enerjiler göndermektedirler. Kimisi içinden “bak gördün mü yine kırmızı giymiş veya kırmızı oje sürmüş, bu kendini ne sanıyor nasıl böyle iddialı giyiniyor yargılamaları” yaparken, diğeri, “bu projeyi beraber üstlendik ne yapsamda onun önüne geçerek kendimi gösterebilsem” diyerek arkadaş gibi gözüküp aslında sizden öğrenebileceği herşeyi sünger gibi çekmeye hazırlanmaktadır. Siz eğer hisleri ve üçüncü göz çakrası kuvvetli biri iseniz bütün bu bakışları ve düşünceleri farkeder ve bu enerjilerden rahatsız olursunuz. Kendinizce o daracık alanda monitörü oynatarak yada bir çiçek koyarak o bakışlardan kurtulmaya çalışırsınız. Ne yaparsanız yapın, zamanla baş ve boyun ağrıları sırt ağrıları yorgunluk emareleri yavaş yavaş kendini göstermeye başlar. 

Uzun süredir emek harcadığınız ve herşeyin yolunda gittiği projede bir anda aksilikler kendini gösterir, yapmış olduğunuz satışta hiç beklenmeyen iadeler gelmeye başlamıştır, ya da her zaman düzgün ödeme yapan müşterinizden ödeme alamamaya başlarsınız… Bunun gibi birçok aksilikler sizin sabahki neşenizi enerjinizi alıp götürmüştür. Neşe yerini korku ve endişelere bırakmıştır. Kendinizi ve çalışma koşullarınızı sorgular durursunuz ve hep aynı soru kafanızda döner durur. 

NEDEN???
Aslında ana faktör, küçük ve dar alanlarda çalışan bir çok insanın enerji alanlarının birbirine girmesidir. Eğer siz, çalışma alanınızda her sabah önce enerji temizliği yapmayı ve sonrada kendi güvenli enerji alanınızı oluşturmayı başarırsanız, kendinize verimli, güzel vakit geçireceğiniz harika bir ortam yaratmış olursunuz. Bunu yapabilenin birkaç yöntemi vardır. Size bunlardan en kolaylarını basitçe anlatmaya çalışacağım. Kuantuma ister inanın ister inanmayın, bu basit yöntemleri deneyin. Çok faydasını göreceksiniz.

Enerji alanını temizleme:
Her insanın avuç içlerinde birer küçük çakra vardır. Bu çakralar avuçları birbirine sürterek uyandırılır veya enerji aktarmaya hazır hale getirilir. Çalışma masanızın yanına geldiğinizde önce üç defa burnunuzdan derin nefes alıp ağzınızdan verin. İçinizden ” şu anda çalışma alanını temizlemek için Yaradanımın, Evrenin bana gönderdiği ilahi şifa enerjisi ile masamı koltuğumu ve çalışma aletlerimi hayrıma olmayan enerjilerden temizlemeye niyet ediyorum” deyin. Burnunuzda. Üç defa dafa derin nefes alıp verirken avuç içlerinizi tekrar birbirine sürtün. Ellerinizi önce koltuğunuzun üzerinde ve sırt kısmında sanki toz alıyormuş gibi gezdirin. İçinizden “hayrıma olmayan enerjiler, kötülükler kem gözler, benim yerimde olma istekleri bu alandan şu an temizlensin. Hayrıma olacak enerjiler, bolluk, bereket, huzur, başarı sağlık ve mutluluk gelsin” deyin. Koltuk bitince ellerinizi yere doğru üç defa silkin. Ellerinizi tekrar ovuşturduktan sonra aynı işlemi masanızın telefonunuzun klavyenizin üzerine yapın. Burası da bitince ellerinizi tekrar silkeleyin. Tabi bu işlemleri etrafınızdakilere çaktırmadan yapmaya çalışın ki delirdiğinizi sanmasınlar.

Negatif Enerjilerden Korunma:
Çalışma ortamınızı temizledikten sonra sıra geldi hayrınıza olmayan enerjilerden korunmaya. Üçüncü çakranız olan solar pleksus çakrası göbek deliğinizden yaklaşık beş parmak üsttedir. Bu çakra çevrenizden size gelen tüm enerjilerin giriş çıkış kapısıdır. Nazar enerjisi, kem göz v.b. enerjiler de buradan giriş yapar. Çalışma ortamınıza ya da bir toplantıya girdiğinizde burnunuzdan derin bir nefes alıp verin ve sağlaksanız sağ elinizin avuç içi ile, solaksanız sol elinizin avuç içi ile solar pleksus çakranız kapatın. İçinizden (ismini bilmeniz yada bilmememiz önemli değil) şu kişiden / kişilerden bana gelen ve hayrıma olmayan tüm enerjileri kabule geçiyorum. Hayrıma olmayan bu enerjileri bana, aurama, enerji alanıma gelmeden iptal ediyorum ve sahiplerine aynen iade ediyorum.” deyin. Derin bir nefes daha alın ve elinizi indirin. O gün boyunca bu kişi veya kişilerden size hayrınıza olmayan enerjiler gelmesini engellemek için güzel bir önlem almış olursunuz.

Enerji Kalkanı Oluşturmak:
Bu işlemlerin ardından güvenli bir enerji alanı veya enerji balonu oluşturmak çok kolaydır. Çalışma alanınızda oturduğunuzda kalbinizden harika bir ışık küresi çıktığını hayal edin veya imgeleyin. Bu kürenin rengi sarı, yeşil veya mor olabilir. Müşteri ilişkileri, call center çalışanları için mavi veya lacivert olarak imgelenmesi daha çok fayda sağlar. Bu ışık balonunu önce ayaklarınıza kadar genişletin. Derin nefes alın ve kafanızda bıngıldağınızın üzerine kadar genişlettiğinizi imgeleyin. Bir derin nefes daha alın ve size ait olan çalışma alanını kapsayacak şekilde bu ışık küresini genişletin. ” Kalbimden, koşulsuz ve karşılıksız sevgi enerjimden oluşturduğum bu ışık balonundan sadece hayrıma olan bilgiler, öğretiler ve enerjiler bana gelsin. Hayrıma olmayan enerjiler, bilgi ve öğretiler bu kalkandan bana ulaşamasınlar.” Deyin. Böylelikle güvenli ve bereketli çalışma alanı oluşturmuş olacaksınız.

Yukarıda bahsetmiş olduğum yöntemler, bu konuda olan bir çok uygulama ve yöntemden sadece bazılarıdır.

Mutlu, huzur dolu, kendinizi değerli hissedeceğiniz bolluk ve bereket içinde çalışacağınız harika bir çalışma ortamı dilerim. Sevgiyle … 
Serkan Sorguç Meditasyon -
DEVAMINI OKU

6 Kasım 2014

Yağda Yumurta


Bambino mutfak işlerinde yardım etmeyi, yemek yapmaya dahil olmayı çok seviyor.
Tabi canı isterse :)
Yoksa "Gel evladım bana yardım et" çağrılarımın yarısını duymamazlıktan geliyor ya da "Ben yorgunum, ben yapamam" gibi sebeplerle yardım etmeyi reddediyor.
Neyse, canı sağolsun, yardımcı olduğu zamanları hatırlayıp "Buna şükür" diyorum.

Dün sabah ben kahvaltıyı hazırlarken Bambino yağda yumurta istediğini söyledi.
Peki diyerek işlerime devam ettim.
"Ben tavayı çıkartayım" dedi ve gitti tavayı dolaptan aldı masaya koydu.
Ben bu arada buzdolabının önündeyim, ne var ne yok diye bakıyorum.
Yumurtaları çıkartıp masaya koymuşum önceden.
"Anne ben kendim kıracağım yumurtayı" dedi.
"Dur sen elini vurma, ben kırarım" dedim, bir yandan da dolaptan birşeyler çıkartmaya çalışıyorum.
Ben işimi bitirip dolabı kapatana kadar bir baktım Bambino yumurtayı gayet güzel bir şekilde kırmış tavaya :)
"A sen kırmışsın bile" dedim sadece :)
Bana da üzerine biraz yağ ekleyip ocağa koymak kaldı.

Bambinonun kırdığı yumurtanın sarısı hiç dağılmamıştı.
Biz evde böyle dağılmayan sarılara "Doğan Güneş" diyoruz.
Yok eğer sarısı dağılıverirse o zaman da "Batan Güneş" oluyor yumurtamız.
Tahmin edeceğiniz gibi Bambino kendi kırdığı doğan güneşi bir güzel mideye indirdi.
"Çok lezzetli olmuş anne" diyerek :))

Bu sabah da saat 6'da tıpış tıpış bizim yatağa geldi.
Sevinçle girdi kojoyla aramıza.
Biraz uyukladı, sonra birden gözlerini açıp "Anne, bu sabah krep yemek istiyorum" dedi.
Ne yiyeceğini biliyor bizimki :)

"Tamam" dedim.
Doğruca mutfağa gittik.
Tabi önce banyoya uğradık, sabah rutini için.
Mutfağa girince "Ben yaparım anne" dedi ve malzemeleri masaya toplamaya başladı.
Ben hiç müdahale etmedim, kendi işlerimi halletmeye başladım.
Her sabah içilen tiroit ilacı, yemekten sonra içtiğim takviyeler falan.
Ben onlarla ilgilenirken Bambino karıştırma kabını çıkarttı.
Bir tane de çırpıcı.
Ben buzdolabından yumurtaları, yoğurdu (süt alerjisi nedeniyle yoğurt koyuyoruz mecburen) ve unu çıkarttım.
Bambino iki tane yumurta kırıverdi, görmedim bile nasıl kırdığını :)
Yoğurdu ve yağı ekledim, Bambino karıştırdı.
Ve sonra da unu ekledim, yine Bambino karıştırdı.
"Anne çok katı oldu, sen devam et" diyene kadar devam etti.
Ben de biraz tuz ekleyip bir iki çırptım, sonra doğruca tavaya.
"Ben ocağı yakamam anne, ateş var ya orada" dedi Bay Bilmiş :)
"Evet, oğlum, ocağı ben yakarım" dedim.

İnanamazsınız öyle güzel oldu ki o krepler :)
İkimiz de üçer tane yedik afiyetle :)

Bambino hem yemek yapmayı hem de yemek yemeyi seviyor.
Bir de alerjileri geçseydi yavrumun.
Nitekim kreplerden sonra ağzının çevresi kızardı, sivilcelendi hemen.
Ya una ya da yumurtaya tepki verdi vücut sanırım.
Halbuki normalde yiyebiliyor.
Bugünlerde bir tepkisellik var zaten vücudunda.
Ara ara böyle kızarmalar oluyor.
Ne diyeyim, Ya Sabır. Ya Şifa.

DEVAMINI OKU

4 Kasım 2014

Bambino 49 Aylık


Bambino bir ay daha büyüdü.
Zaman akıp gidiyor..

Son ay içerisinde Bambinonun arkadaş ihtiyacının arttığını gözlemledim.
Her gün arkadaşlarıyla görüşmek ve oynamak istiyor.
Biz bize olduğumuz günlerde bizi oyun arkadaşı yapıyor, bize görevler ve roller veriyor, dediğinden bir an olsun çıkarsak bağırıp ağlamaya başlıyor.
Okula başlamasıyla birlikte evde "ödül" ve "ceza" kelimelerini çokça telaffuz eder oldu.
Yanlış bir şey yaptığımızda bize ceza veriyor, evden kovuyor, birşeylerden mahrum ediyor.
Elinden geleni yapıyor yani..

Her ne kadar bizim evde "ödül" ve "ceza" kelimeleri telaffuz edilmese de, genel olarak bakıldığında ebeveynlikte zımni olarak da olsa ödül ve ceza kullanıldığını görüyorum.
Çocuğun istenilen davranışı yapmasını olumlu buluyoruz, istemediğimiz bir davranış yapıtığında ise davranışın sonuçlarını görmesini sağlayarak ya da sonucun olumsuzluğunu anlatarak ondan kaçınmasını istiyoruz.
Tamam, somut ödüller ve cezalar çok fazla kullanmıyoruz, genelde "aferin, bravo, yapabilmen güzel" gibi sözlerle istenilen davranışı takdir ediyoruz ama somut olarak "Şunu yaparsan bunu veririm, şuraya götürürüm" türünden takaslara pek girmiyoruz.

İşte okulda bu tür somut takasları öğreniyor.
Öğrendiğini de evde uyguluyor doğal olarak.
Genelde duymamazlığa geliyoruz, üzerinde durmuyoruz öyle şeyler söylediğinde.
Şimdilik durumlar böyle bizde.

Okul Bambinonun hayatında epey bir yer kaplamaya başladı, kojoyla bunu da net olarak görebiliyoruz evde.
Okulda öğrendiği şarkılar, sözler, tekerlemeleri evde hiç beklemediğimiz bir anda söylemeye başlayabiliyor.
Kendi kendine mırıldanırken yakalıyoruz çoğu zaman :)
Bir de bana "öğretmenim" diyor yanlışlıkla :) Çok gülüyor sonra haline :)

Kelime oyunlarını çok seviyor. Benzer kelimeleri bulup anlatıyor, çok hoşuna gidiyor.
Birinin adını duyduğunda bildiği bir kelimeye benzetiyor hemen. Anında..
Kelimelerin hangi harfle başladığını söylüyor. "Meyve M ile başlıyor" gibi.

Geçenlerde kuma harfler çizdi parmağıyla.
Bazı harfleri çizebiliyor: Ü, Z, İ, E, N, O
Çoğu harfi ise tanıyor, gördüğü zaman anımsıyor.
Kendi kendine okumayı söker gibi bir his var içimde ama belli olmaz.
Kendi hızında ilerliyor bakalım bu konuda.

Kendi kendine kitaplarını karıştırıp resimlerine bakması çok hoşuma gidiyor.
Kitaplarla arası çok iyi.
Biz de zamanında epey kitap almışız.
Son aylarda hiç kitap almadığımız halde evdekilerle epey vakit geçirebiliyor.
Kitaplığın bir rafı Bambinonun, bir tarafından Meraklı Minik dergileri, diğer tarafında sırayla kitapları dizili.
Çoğu zaman bir kitabı bulmak için hepsini yere indiyor, sonra da toplamadan gidiyor. Toplama konusunda benden yardım isterse ediyorum, yoksa kendi dağıttığını kendi toplaması gerektiğini, evin kuralının böyle olduğunu söylüyorum.
Evet, kurallara uygun davranmasını istiyorum, öğrensin ve de.

Yatma saatini gece 10-10:30'dan 9-9:30'a çektik saatlerin geri alınmasıyla birlikte.
İyi oldu, çok iyi oldu hem de.
Saat 8'de yatma hazırlıklarına başlıyoruz normalde.
Ama ben ya da kojo işten geç gelmişsek yine 10'u bulabiliyor yatması.
Dün mesela, 8'de eve gelmiştim.
Koştur koştur yemek yiyip yatma hazırlıklarına başladık ama birlikte oyun oynamadığımız için Bambino bize doyamadı, huzursuz oldu.
Yani yine 10'u buldu uyuması. Ben de yanında sızıp kalmışım zaten.

Uyurken beni ya da kojoyu yanında istiyor illa.
Yer yatağı var yatağının kenarında, daha doğrusu oturma odasındaki ikili kanepenin minderi değişince eski minderi yere koymuştuk. Bacakları kıvırınca bir güzel uyunuyor :)
Bambino yatağına yatıyor, biz yerdeki mindere.
Bazen masaj yapıyoruz sırtına, kafasına ve bazen karnına.
Bu aralar gece lambasını açık istiyor, karanlıkta yabancılar gelebilir ve onu korkutabilirmiş.
Biraz sohbet ve kısa sürede uyku.
O uyumadan biz uyuyoruz genelde :)
Oğlanın yanında uyumak huzur veriyor bize..

Bambinonun sevdiği renk sayısı arttı: Koyu mavi, koyu yeşil ve koyu kırmızıya sarı, gri, beyaz da eklendi. Kahverengi ve pembeyi sevmiyormuş bir tek :))
Okulda en sevdiği arkadaşı Kürşat. Kendisinden büyük anladığım kadarıyla. Kürşatın tüm konuşmaları evde tekrarlanıyor. Örümcek adam, bomba atma, düşmanla savaş, uzaylıları öldürme gibi kavramlar Kürşat'ın sayesinde evimize girdi, hem de ne giriş!
Sabah akşam savaş yapılıyor evde. Bombalar atılıyor, düşmanlar öldürülüyor.
Pek prim vermesek de oynuyoruz biz de.
Hayat böyle sonuçta, kabul etmek lazım.

Haftasonları jimnastiğe gidiyor Bambino.
İple çekiyor gideceği günleri.
Jimnastiğin olduğu sabahlar gözü hep saatte.
Saat 11'de gitmeye hazırlanılıyor.
Gidip gelip saati kontrol ediyor, kolundakine bakıyor ara sıra.
Kendi giyiniyor, eşyalarını toparlıyor, suluğunu alıyor, biraz da atıştırmalık koyuyorum çıkınca yesin diye.
1,5 saat sürüyor ve çok eğleniyor.
Erken gidiyo genelde ve ders saatine kadar hocalarının kucaklarında geziyor.
Eve gelince öğrendiği hareketleri gösteriyor.
Ne zamandır düz takla atmasını öğretmeye çalışıyordum, jimnastikte tek derste öğrenip geldi walla!
Demek ki okulun olumlu etkileri oluyor :)
Bambino keyifle gittiği sürece jimnastiğe devam..

Bambinonun hayatına yeni meşgaleler, insanlar girdikçe ayrılık konusunda eskisi kadar sıkıntı yaşamamaya başladık. Aman tahtalara vurun :)
Hala işe gitmemi ya da haftasonu yogaya gitmemi istemiyor, üzüldüğünü hala söylüyor ama eskisi gibi dirençli değil.
Yine de anneci bu oğlan, annesi gözünün önünde olunca daha bir rahat, daha bir mutlu :)
Amaaan, hepsi geçip gidiyor işte.
Allah sağlık ve huzur versin tüm yuvalara.
Gerisi teferruat..


DEVAMINI OKU

SOSYAL AĞLAR


İZLEYENLER

Blog Arşivi

HER GÜN MUTLAKA

NE ARADINIZ, YARDIMCI OLALIM?

Kişisel Blog

Copyright © Benden ve Bizden | Powered by Blogger
Design by Lizard Themes | Blogger Theme by Lasantha - PremiumBloggerTemplates.com