23 Mayıs 2016

Hop Hop Hop Değiş Tonton


Çok uzun zamandır yazmıyorum bloguma.
İçimden gelmiyor yazmak, elim gitmiyor bir türlü.
Bazen "Bu sefer yazacağım bu konuyu" diyorum, sonra hevesim geçmişken buluyorum kendimi.
Kendi içime döndüğüm için belki de, bilmem...
Bu yılın başından beri gündemimdeki anahtar kelime "değişim" ve "dönüşüm".
Değişmek, değişen koşullara uyum sağlayacak bir formata bürünebilmek; bunu yaparken yenilenmek, artık hizmet etmeyen ne varsa bırakabilmek..
Kendimde ve çevremdeki tüm yaşantılarda bunu gözlemliyorum.
İlişkiler değişiyor, değişmeli.
Yaklaşımlar değişiyor, değişmeli.
İnsanlar dönüşüyor, dönüşmeli.
Koşullar değişince biz de değişebilmeliyiz.
Düşünceler, tavırlar, inançlar, tutumlar, davranışlar, alışkanlıklar... Hepsi sorgulanmalı.. Artık hizmet etmiyorsa bırakmalı.. Bırakmaya cesaret edebilmeli..
İlişkiler gözden geçirilmeli. Bu kadar hızlı yaşadığımız yıllarda ilişkilerin aynı kalmasını beklemek saflık olur. 
Hayat rutine bağlamış olabilir; ev ve iş arasında geçen düzenli, planlanmış ve hepsi birbirinin aynısı olan günler yaşıyor gibi görünebiliriz; ama aslında öyle değil.
Çünkü asıl değişim fiziksel dünyada olmuyor.
Asıl değişim zihinde.
Her gün aynı şekilde benzer şeyler yapıyor olabiliriz ama yaptığımız şeylere yaklaşımımız aynı mı, onu gözden geçirmek lazım.
Geçekte her gün birbirinden farklı. Her gün konuştuğumuz konular, kişiler, mutlaka bir önceki günden farklı. Bunun farkında olmak gerekiyor.

Dedim ya, yıl başından beri çevremdeki ilişkiler değişim sürecinde. Belki öncesi de vardı ama ben bu kadarını algılayabiliyorum.
Benim için de bu geçerli.
Kojoyla olan ilişkim, annem-babamla olan ilişkim, kardeşimle olan ilişkim, çocuklarımla olan ilişkim, arkadaşlarımla olan ilişkilerim. Hepsi değişiyor, dönüşüyor. Onlar dönüşüyor, ben dönüşüyorum. Ortak bir noktada buluşabiliyorsak devam edebiliyoruz. Ortak nokta kalmamışsa iyi dileklerle kendi yollarımıza gidiyoruz.
Benzer şekilde kendimle olan ilişkim de değişiyor. Hatta en çok bu değişiyor, ki buradaki değişim diğer ilişkilerime yansıyor.
Beni tutan, bana artık yardımcı olmayan noktalarımı tanıyorum. İnançlarımı, fikirlerimi sorguluyorum. Neyi neden yaptığımı daha çok düşünüyorum. Çok zor insanın kendiyle yüzleşebilmesi. Çok cesaret gerektiriyor. Çünkü altından neyin çıkacağını bilmiyorsunuz. Daha doğrusu biliyorsunuz ve bundan çok korkuyorsunuz.
Ama kırmak lazım zincirleri.. Değişime izin vermek lazım.. Huzur istiyorsak, mutlu olmak, daha da önemli kendinden memnun ve neşeli olmak istiyorsak bunu yapmak lazım.
İnsan hep kendiyle yaşıyor sonuçta. En çok kendi zihniyle, kendi bedeniyle, kendi ruhuyla yaşıyor.

Çok kapalı yazmış olabilirim. Bence çok açık aslında :)
Örnek vermem gerekirse kendimle ilgili olarak şunu fark ettim: Kendimi "anne" olarak tanımlamaya öyle şartlanmışım ki ve bu öyle kolayıma ve rahatıma gelmiş ki, "kadın" olduğumu unutmuşum. "Kadın" olduğum gerçeğini ve bu rolün ihtiyaçlarını göz ardı etmişim. Ve bunun için kendimce bahaneler yaratmışım. Kendime ve çevreme haksızlık etmişim, yaşamı çok dar bir hale indirgemişim. Şimdi ben bendeki "kadın"ı keşfediyorum tekrar. "Dişi" yanımı anlamaya çalışıyorum, ona hak ettiği yeri vermek için onu tanımaya çalışıyorum. Fiziksel, zihinsel ve ruhsal olarak bunu yapmaya çalışıyorum, daha çok başındayım. Ve ben bu yanımı artık göz ardı etmek istemiyorum. "Dişi" liğin başta yaratıcılık kanalı olmak üzere tüm özelliklerini açığa çıkarmaya niyet ediyorum. Dişiliği cinsellik olarak algılamadığınızı umuyorum bu arada, çok daha büyük bir kavramdan bahsediyorum...

Çocuklarımla ilgili olarak; Bambinaya, Bambinoya yaptıklarımın aynısını yapmam gerekiyormuş gibi bir koşullanmaya girdiğimi, aksi takdirde suçluluk duygusu yaşayacağımı düşündüğümü fark ettim mesela. Halbuki yok öyle bir şey. Bambina ayrı bir birey ve ihtiyaçları ve istekleri Bambinodan çok farklı genel olarak. Onun kadar m.e.meye düşkün değil mesela. Ya da onun kadar korunma ve güvende olduğunu hissetmeye ihtiyacı yok. Keşfetmek, oyun oynamak, dünyayı tanımak onun için çok daha önemli. Açık havada arkasına bile bakmadan çooook uzaklara gitme yetisine sahip oyuncu bir tip kendisi :) Ona yaptıklarım elbette abisine yaptıklarımdan farklı olacak, çünkü onun ihtiyaçları farklı. Bunu fark edip kabul ettikten sonra çocuklarımla olan ilişkim daha da rahatladı, daha da gevşedi. 

Çok uzun süredir şunu biliyorum mesela: "Allah korusun bana birşey olsa bu çocuklar bir şekilde dünyaya gelme amaçlarını yine geçekleştirecekler. Heder olup gitmeyecekler :P Bunu yaşamaları gerekiyorsa yaşayacaklar". İşte bu kadar güveniyorum Yaradana, hayata, akışa.

Daha da bir içselleştirdim şunu: "Yaşanan her şeyde öğrenmemiz gereken bir şeyler var." Ve "Öğrenebilirsek devam edeceğiz, öğrenemezsek biz öğrenene kadar benzer deneyimler yaşayacağız."

"Her şey olması gerektiği gibi oluyor."

Emeklilik günlerini düşünüp korkuya kapılıyordum bir ara. Emeklilik maaşıyla nasıl geçineceğimizi yani nasıl geçinemeyeceğimizi düşünüp panik oluyordum. Şimdi geçti artık, en azından eskisi kadar değil :)) Hayır, başıma talih kuşu konmadı. Miras falan da kalmadı :)) Aslında değişen fazla bir şey olmadı ama benim bakış açım değişti. "Bugünün derdi bugüne yeter, bırak yarınınki yarına kalsın" :)

Özün özü: Değişim iyidir, değişime direnmeyin, değişimi kabul edin :)


DEVAMINI OKU

5 Mayıs 2016

Bambina 15 Aylık


Bambina büyümeye tam gaz devam ediyor :)

Son günlerde azı dişinin biri çıkmaya başladı, epey sıkıntılı. Canı yemek yemek istemiyor, salya akıtıyor, eline geçeni hırsla dişine götürüp kaşımaya çalışıyor, ısırıyor, uykular sıkıntılı.. Geçecek diyoruz, bu da böyle bir dönem.

Konuşma konusunda pek ilerleme kaydettiğini söyleyemem, hala en çok "baba" diyor.
Arada bir "annnnn-nnnnni" diyerek bana seslenmeye çalışıyor ama bu kelime ona zor geliyor. Onun yerine genelde "ıh-ıh" kullanıyor :))
"ıh, ı-ııh" diyerek herşeyi anlatabiliyor bize. Bazen anlamakta zorlansak da çoğu zaman ne istediğini anlayabiliyoruz, belki de o nedenle konuşmaya hevesi yok :)
Elini dudaklarına götürüp "brrrrp" diye sesler çıkartıyor, çok eğleniyor böyle :)

Eliyle "gel" işareti yapıyor. Kime çağırmak istiyorsa onun yanına gidip eliyle "gel benimle, bir bakar mısın?" işareti yapıyor ve o kişiyle birlikte çıkıyor odadan :))

En çok güldüğüm hareketi biz yerde otururken karşıdan yürüyerek gelmesi, belli bir mesafeye gelince arkasını dönüp geri geri gelmeye başlaması ve birkaç adım sonra kendini kucağımıza bırakıvermesi :)) "Gel kitap okuyalım" deyince direkt bunu yapıyor mesela :) Çok çok hoşuma gidiyor, öyle yavaş yavaş yanaşıp şıp diye oturması :)

Uykusu gelince beni odaya götürüyor, yatağa yatıyor, benim de yatmamı istiyor. Ayakkabısını ve çorabını çıkartıyor ya da benim çıkartmamı istiyor ve emmeye başlıyor. Bazen bu şekilde uyuyabiliyor, bazen de uykuya dalamayıp tekrar kalkıp gidiyor. Yataktan kalkınca arkasına dönüp bana el sallamayı ihmal etmiyor :)))

Beni işe uğurlarken genelde güleryüzlü davranıyor, el sallıyor. Eve geldiğimde de çok çok mutlu oluyor, kendi kendine şarkılar mırıldanıyor.

Abisinin elindeki herşey çok değerli. Elindekini bırakıp ona gidiyor hemen. Abiden genel olarak çekiniyor, ondan kendisine zarar gelebileceğini biliyor çünkü. Bazen çok iyi anlaşıyorlar, bazen de çığlık çığlığa. Herşey yolunda yani bu konuda :))

Dışarıya çıkmayı çok seviyor. Arabada uzun süre geçirmeyi sevmiyor hala ama abisi idare ediyor bir müddet, sağolsun!

Değişik bir damak zevki var. Ekşimiş yoğurt, brüksel lahanası, çiğ patates, çiğ kabak seviyor. Pişmiş patatesle arası pek yok mesela. Ekmek yemiyor. Kuruyemişe bayılıyor.

Boyu da uzadı son günlerde. Ölçtürmedim ama bana iyi görünüyor. Zaten önemli olan keyifli olması.

Oyuncu kişiliğini her an her yerde gösterip hem kendini hem de çevredekileri mutlu edebiliyor.

Parka gidip sallanmayı, kaydıraktan kaymayı çok seviyor. Koşturup duruyor ortalıkta :)

Öyle böyle geçiyor günler..
DEVAMINI OKU

4 Mayıs 2016

Bambino 67 Aylık


Bambinonun gelişimi kojo ile beni hayretler içinde bırakmaya devam ediyor :)

Ettiği sözler, kurduğu cümleler, mantıksal çıkarımları her gün ama her gün bizi şaşırtıyor, "Vay be!" dedirtiyor.

Geçen gün bana dönüp dedi ki:

- Anne, sen babama niye "baba" diyorsun?
- Ne demeliyim?
- Kocam ya da canım demelisin!

Bu noktada kojoyu baba olarak görmekten ziyade kojo olarak görmem gerektiği konusunda uyarı almış bulunuyorum :) Çocuk haklı, o benim babam değil, kocam! Aynı şekilde ben de kojonun annesi değilim, karısıyım :)

Paylaşma konusunda hala isteksiz bizim oğlan. Kardeşiyle birşeyler paylaşmayı çoğunlukla reddediyor. Çok üstüne gitmiyoruz ama paylaşımda bulunup örnek oluyoruz.

Dili pabuç gibi maşallah :)

"Kötü şeyler yapıyorsam hep sizden örnek aldığım içindir. Bana iyi örnek olsaydınız yapmazdım!"

Bu şekilde taşlar yağıyor ara sıra kafamıza :)))

Lego sevdası tam gaz devam ediyor. Kendi kendine lego beğeniyor ve biz alana kadar başımızın etini yiyor. Genelde de yufka yürekli babası kıyamıyor, gidip alıp geliyor. Son zamanlarda S.up.er H.ero.es modellerine sardı, B.at.m.an ve S.uper.m.an legolarıyla aşk yaşıyor.

Tenisi seviyor, piyanoyu bıraktı. Biraz maymun iştahlılık ve aslında daha çok "Bu nasıl yapılır?" merakı var. Öğrenince bırakıyor, başka birşeye geçiyor. Annesine benziyor bu konuda :) Uzmanlaşacağı bir şeyler olacak mı bilmiyorum...

Duygularını çok güzel ifade ediyor. Bir tek arkadaşlarıyla arasında kötü şeyler olursa paylaşmaya çekiniyor bazen. Karşıdakinin üzmemek için anlatmamayı tercih ediyor. Empati yeteneği güçlü. Dün bıçakla alimi kestiğimi söylediğimde "Çok üzüldüm anne, ağlayacağım galiba" dedi benim pamuk yürekli oğlum...

Vücuduna bakmayı pek sevmiyor Bambino. Sıkılıyormuş. Özellikle tuvalet temizliği konusunda feci sıkılgan. Her gün benimle pazarlık yapıyor, bugün de ben yardım etsem olur muymuş? :)
Geçen gün dedim ki: "Her gün diş fırçalamak çok sıkıcı, her gün el yüz yıkamak, tuvalet temizliği yapmak çok yorucu. Hele banyo yapmak ya da tırnak kesmek çok zor her hafta. Hayat ne kötü yahu!"
Gözlerini kocaman açarak döndü ve dedi ki: "Anne, gerçekten böyle mi düşünüyorsun?"
"Evet", dedim.
"Ben de öyle düşünüyorum anne!" dedi sevinçle.
"Ama", dedim, "Bunları bizim için kimse yapamaz, bizim kendimizin yapması gereken şeyler. Bunları aksatınca düzenimiz bozuluyor, belki de hasta oluyoruz."
"Evet anne", dedi, bıkkın bir sesle.
Konuyu orada kapattık. Bambino anlaşılıyor olmanın sevinciyle banyoya koştu burnunu temizlemeye :)

Çünkü öğrendim ki çözüm bulmak yerine duyguları aynalamak çoğu zaman yeterli oluyor. Ya da sözünü kesmeden dinleyebilmek.

Çocuğuyla birlikte büyüyen biri olmak ne güzel!
Yaşasın çocuk olmak :))
DEVAMINI OKU

SOSYAL AĞLAR


İZLEYENLER

Blog Arşivi

HER GÜN MUTLAKA

NE ARADINIZ, YARDIMCI OLALIM?

Kişisel Blog

Copyright © Benden ve Bizden | Powered by Blogger
Design by Lizard Themes | Blogger Theme by Lasantha - PremiumBloggerTemplates.com